Kadına Yönelik Hizmetler




Yasal Haklar (Genel Bilgi)

ANAYASA

Türkiye’de kadın–erkek eşitliği ilkesi, Anayasa’nın 41’inci ve 66’ıncı maddelerinde 2001 yılında, 10’uncu ve 90’ıncı maddelerinde 2004 yılında ve yine 10'uncu maddede 2010 yılında yapılan değişikliklerle güçlendirilmiştir.
Anayasa’nın 10’uncu Maddesinde;
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
41’inci Maddesinde;
Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Hükümleri bulunmaktadır.
90’ıncı maddede yapılan düzenleme ile “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla ulusal kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda çıkabilecek ihtilaflarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır”  hükmü eklenmiştir. Bu çerçevede Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi de (CEDAW) ulusal düzenlemeler karşısında üstün konuma getirilmiştir.

TÜRK MEDENİ KANUNU

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yasa evlilik içinde eşlere eşit haklar getirmiştir.
Söz Konusu Kanun ile;
-Kadın ve erkekler için evlenme yaşı 17 olmuştur. Ancak önemli bir neden varsa Hakim kararı ile 16 yaşında evlenilebilmektedir.
-Hiç kimse zorla evlendirilemez ve herkes evleneceği kişiyi seçme hakkına sahiptir.
-İstemediği biriyle evliliğe zorlanan kişi Cumhuriyet Savcılığı’na şikayette bulunabilir. İstem dışı evliliğin gerçekleşmesi durumunda ise kişi evliliğin iptali davası açabilir.
-Evlilikten sonra bekarlık soyadı kullanılabilir.
-Oturulacak konut eşle birlikte seçilir.
-Eşlerin birlikte oturdukları konuta ilişkin kullanma ve yararlanma hakkını etkileyen her türlü kanuni işlemlerde eşler birlikte karar vermek zorundadırlar.
-Yaşanılan evin eşlerden birinin üzerine veya tapusu eşler arasında müşterek olması durumunda konutun başkasına devredilmesini veya satılmasını istemiyorsanız tapu kütüğüne aile konutu şerhinin verilmesi istenebilir. Bu şerhin verilebilmesi için, oturulan mahallenin muhtarlığından alınacak ikametgah belgesi, nüfus cüzdanı ve bir adet fotoğraf ile tapu dairesine başvurmak yeterli olacaktır.
-Kiralık aile konutlarında eşlerin her ikisi birden kira sözleşmesinde taraf olabilirler. Bu durumda eşlerden biri tek başına kira sözleşmesini sona erdiremez.
-Meslek ve iş seçiminde ve devamında diğer eşin izni gerekli değildir.
-Çocuğun velayetinin kullanımında eşler ortak ve eşit haklara sahiptir.
-Evlilik birliğinin giderlerini karı ve koca birlikte karşılamak durumundadır. Kadın çalışıyor ise kazancı ile ev kadını ise emeği ailenin geçimine katkı olarak kabul edilmektedir.
-Evlilik birliği devam ederken de evin geçimine kazancı ile katkıda bulunmayan eşten nafaka talep edilebilmektedir. Aynı evde yaşamak nafaka talebine engel değildir.
-Boşanmadan sonra açılacak nafaka davaları sadece oturulan yer mahkemesinde değil Türkiye’nin her yerinde açılabilmektedir.
-Ailenin ekonomik varlığının korunması talep edilebilmektedir. Eşin malları üzerindeki harcama, satma v.s. gibi yetkisinin sınırlandırılması hakimden istenebilir. Sınırlama kararı ile hakimin belirleyeceği mal varlığı değerleri ile ilgili işlemler ancak diğer eşin rızası ile yapılabilir.
-Boşanma davası sürerken tedbir nafakası alınabilmektedir.
-Boşanma davalarında evlilik birliği içinde zarar gören veya beklenen menfaatler için maddi tazminat, kişilik hakları ihlal edilmişse ispatlanabilmesi durumunda manevi tazminat talep edilebilir.
-Boşanma ile yoksulluğa düşülmesi durumunda süresiz nafaka (yoksulluk nafakası) istenebilmektedir. Yoksulluk nafakası bir gelir edininceye veya tekrar evleninceye kadar devam eder.
- Nafaka (tedbir, iştirak veya yoksulluk nafakası) ödenmesine ilişkin mahkeme kararı kesinleşmiş olmasına rağmen ödeme yapılmıyorsa ödeme yapmayan eşin cezalandırılması için ceza mahkemesine başvurulabilir.
- Belge, fotoğraf, şahit vb. yöntemlerle ispatlandığı takdirde boşanma esnasında eşte kalan çeyiz, ziynet veya ev eşyalarının iadesi veya bedeli istenebilir.
-Yasal mal rejimi Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi olup eşin üzerine alınan mallara da ortak olunabilmektedir.
-Aile konutu ve ev eşyası ile ilgili olarak sağ kalan eşe tercih hakkı getirilmiştir.
-Resmi nikah olmadan imam nikahı yaptıranlar ve bu dinsel töreni yapanlar cezalandırılmaktadır.
-Evlilik birliği dışında doğan çocuğun velayeti anneye aittir ve herhangi bir mahkeme kararı gerekmez.
-Evlatlıkla evlenmek yasaktır.
 
AİLE MAHKEMELERİ

Aile hukukundan doğan dava ve işlemleri görmek üzere her ilde ve nüfusu yüzbinin üzerindeki her ilçede tek hakimli ve asliye mahkemesi derecesinde olmak üzere Aile Mahkemeleri kurulmuştur. Bu mahkemelerin kuruluş görev ve yargılama usulleri 4787 sayılı kanunla belirlenmiştir.
Aile Mahkemesi hakimi;
-4320 Sayılı Yasaya ilişkin tedbirleri almakla,
-Boşanma, maddi manevi tazminat, nafaka, velayet, evlat edinme, vesayet, babalık bağının kurulması, tanıma gibi aile hukukuna ilişkin davalara bakmakla,
-Evlilik birliği sürerken eşlerin birlikte karar vermesi gerektiği durumlarda anlaşma sağlanmadığı durumlarda karar vermekle,
-Eşler arasındaki mal rejiminin (edinilmiş mallara katılma, mal ortaklığı, paylaşmalı mal ayrılığı) tasfiyesini yapmakla görevlidirler.
Bu mahkemelerde hakimlerin yanısıra uyuşmazlıkları gidermek üzere görev yapan uzmanlarda yer almaktadır.
 
TÜRK CEZA KANUNU

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kadın erkek eşitliği gözetilerek hazırlanan Yeni Türk Ceza Kanununda kadının mağdur olduğu birçok suç topluma karşı işlenen suçlar kapsamından çıkarılıp, kişilere karşı işlenen suçlar kapsamına alınarak cezaları ağırlaştırılmıştır.
Söz Konusu Kanun ile;
-Kadın ve kız ayrımı kaldırılmıştır.
-Aile hukukundan kaynaklanan sorumlulukların yerine getirilmemesi suç sayılmaktadır.
-Cinsel suçlar kişilere karşı suçlar başlığı altında alınarak cezaları ağırlaştırılmıştır.
-Çocuklara ve kişilere yönelik her türlü cinsel istismar cezalandırılmaktadır. Yakın akrabaların üvey baba, evlat edinen, vasi, öğretmen, bakıcı, sağlık hizmeti veren, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişilerin çocuklara yönelik her türlü cinsel istismarında verilecek ceza ağırlaştırılmaktadır. Ağırlaştırılmış ceza ile birlikte eylemi gerçekleştiren ilgili kişinin konumuna göre velayet, vesayet hakkı elinden alınmaktadır.
-Kaçırılan veya alıkonulan ile sanık hükümlü/hükümlülerden birinin evlenmesi halinde cezanın ertelenmesi veya indirim yapılması veya silinmesi mümkün değildir.
Töre cinayetleri faillerinin Kanunda öngörülen en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması hükmü getirilmiştir.
 Bunlarla birlikte;
-Birden fazla evlilik yasaktır.
-Resmi nikah yapılmadan gerçekleştirilmek istenen dini nikahı yapanlar ve yaptıranlar cezalandırılmaktadır.
-Evlilik içi tecavüz suç sayılmaktadır.
-İşyerlerinde taciz ve tecavüz cezalandırılmaktadır. Mağdurun bu eylem sonucu işsiz kalması durumunda verilen ceza artırılmaktadır.
-Tecavüz sonucu hamile kalan kadının isteğinin bulunması halinde 20 haftaya kadar olan hamilelikte hastane ortamında kürtaj olunması mümkündür.
-Hakim ve savcı kararı olmaksızın keyfi bekaret kontrolü yasaktır.

İŞ KANUNU

4857 Sayılı İş Kanunu 10.06.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Yeni İş Kanununun temel felsefesini, işçi-işveren ilişkisinde cinsiyet dahil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılamayacağı esası oluşturmaktadır.
Söz Konusu Kanun gereğince;
-Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz.
-Hamilelik ya da doğum ve süt izinleri nedeniyle iş akdi feshedilemez.
-Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam 16 haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır.
-Geçerli olmayan bir sebeple iş akdinin feshedilmesi halinde işe iade talebinde bulunma hakkı mevcuttur.
-Cinsel tacize uğrayan işçinin iş akdini derhal fesih hakkı vardır.
-Çalışırken evlenilmesi halinde, evlilik tarihinden itibaren bir yıl içinde istenilmesi halinde kıdem tazminatı alınarak işten ayrılıma hakkı bulunmaktadır.
-Yasa gereğince işe başlanılan gün sigortalılığın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. İşveren çalışmayı Sosyal Sigortalar kurumuna bildirmez ise işe giriş bildirgesi çalışanın kendisi tarafından verilebilmektedir.
 
4320 SAYILI AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUN

Kanun, Türk Medeni Kanununda öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocuklarını veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olanlarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi Hakimi tarafından mağdur tarafı korumak amacıyla alınacak tedbirleri içeren koruma kararını ve karara uyulmaması halinde verilecek cezayı düzenler.
Kanunun uygulanması sadece fiziksel şiddete yönelik değildir. Kanun, özgürlüğün engellenmesi, fiziksel, ekonomik, psikolojik zarar verme ve cinsel şiddet dahil her türlü şiddet biçimi kapsamaktadır.
Söz Konusu Kanuna göre;
-Şiddet uygulayan birey evden uzaklaştırılır.
-Şiddet uygulayan bireyin; şiddet mağduruna, çocuklarına ve diğer aile bireylerine karşı şiddete ve korkuya yönelik davranışlarda bulunması engellenir.
-Şiddet uygulayan bireyin, şiddet mağdurunun ve çocuklarının eşyalarına zarar vermesi engellenir.
-Şiddet uygulayan bireyin, telefon, faks v.s. iletişim araçları ile şiddet mağdurunu rahatsız etmesi engellenir.
-Şiddet uygulayan bireyin varsa silahı alınır.
-Şiddet uygulayan bireyin alkol ve uyuşturucuyu evde kullanması veya eve kullanmış olarak gelmesi engellenir.
-Aile mahkemesi durumun gerektirdiği başka tedbirlerin de alınmasına karar verebilir.
-Hakim sayılan tedbirlerin birinin, birkaçının ya da hepsinin uygulanmasına karar verebilir.
-Koruma kararı dosya üzerinde yapılan inceleme ile verilir, duruşma yapılmaz.
-Karara itiraz edilse bile itirazın incelemeye alınması koruma kararını uygulanmasını engellemez.
-Koruma kararı temyiz edilemez.
-Tedbir kararı her yerden alınabilir. Şiddete uğrayan birey evden kaçıp, başka bir ilde oturan bir yakının yanına gitse bile o anda bulunduğu ildeki mahkemeden bu kararı talep edebilir.
-Yasada yer alan tedbirlerin alınması için Aile Mahkemesine verilen dilekçede şiddet mağduru kendisi ve çocukları için gerekli nafaka miktarını belirleyip, isteyebilir.
-Hakim şiddet uygulayanın evden uzaklaştırıldığı süre boyunca şiddet mağduru ve çocuklarına nafaka ödenmesi kararı verebilir.
-Şiddet uygulayan bireyin koruma kararına uymaması durumunda mağdur veya herhangi biri karara uyulmadığını karakola bildirmesi halinde karakol soruşturma başlatmak ve -Cumhuriyet Savcılığına durumu bildirmek zorundadır.
-Cumhuriyet Savcılığı koruma kararına uymayan birey hakkında dava açar ve karara uymayan kişi 3 aydan 6 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
-Koruma tedbirlerinin uygulanmasına ilişkin süre en çok 6 aydır.
-Sürenin sonunda şiddet tekrarlanacak olursa şiddet mağduru tekrar koruma kararı için başvurabilir.
-Aile Mahkemesi Hakimi, uygun görmesi halinde şiddet uygulayan bireye “bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavi için başvurması.”tedbirine karar verebilir.
-4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa ile ilgili yapılacak işlemlerden masraf alınmaz.
Halihazırda uygulamadaki aksaklıkları gidermek amacıyla Kanun’da değişiklik yapılmasına ilişkin olarak çalışmalar başlatılmış, ilgili kurum kuruluşların katılımları ile ve sivil toplum kuruluşlarından alınan görüşler doğrultusunda 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılası Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı hazırlanmıştır. Süreç devam etmektedir.

KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ
Türkiye, Kadın – erkek eşitliği alanında uluslararası düzeyde bağlayıcı tek yasal doküman olan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine (CEDAW) 1985 yılında taraf olmuştur.
 
Söz konusu sözleşmenin temel hedefi; toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacıyla, kalıplaşmış kadın-erkek rollerine dayalı önyargıların yanısıra geleneksel ve benzer tüm ayrımcılık içeren uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamaktır.

Misyonumuz

Ülkemizde kadın erkek eşitliğinin sağlanması, toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadınların konumlarının güçlendirilmesi ve kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi için politikalar üretmek, strateji geliştirmek, tüm paydaşlarla işbirliği yapmak ve koordinasyonu sağlamak.

Vizyonumuz

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasında ürettiği politika ve geliştirdiği stratejilerle etkin ve başarılı bir kurum olmak.