Toplantıda yaptığı konuşmada, iktidara geldikleri günden beri kadına yönelik şiddetle mücadelenin, öncelikli konular arasında yer aldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şahsen bu konuyu daima yakından takip ettim, atılan her adımı destekledim, yaşanan her sorunla bizzat ilgilendim. Nitekim tek tip bir müdahaleyle neticeye ulaşılamayacağı belli olan bu hassas konunun çözümü için zaman içerisinde farklı politikalar geliştirdik ve uyguladık. Son günlerde bazı çevreler, 1 Temmuz itibarıyla resmen çekildiğimiz İstanbul Sözleşmesi'ni, kadına yönelik şiddetle mücadelede bir geriye gidiş olarak yansıtmaya çalışıyor. Bizim kadına yönelik şiddetle mücadelemiz İstanbul Sözleşmesi'yle başlamadığı gibi bu sözleşmeden çekilmeyle de bitecek değildir" diye konuştu.
Sözleşmeden çekilme gerekçelerini o dönemde kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatan Erdoğan, "Bizim kadına yönelik şiddetle mücadele çerçevesinde aldığımız tedbirlerin, yaptığımız düzenlemelerin, hayata geçirdiğimiz uygulamaların kadınların haklarına, hukuklarına, onurlarına sahip çıkmamızın tek sebebi eşref-i mahlukat olan insan sıfatıyla kendilerine olan saygımızdır. Dün kadına yönelik şiddetle ve kadınların insan olarak sahip oldukları haklarını kullanabilmesi konusunda nasıl mücadele ediyorsak bugün de yarın da aynı mücadeleyi sürdüreceğiz." dedi.
Kadına yönelik şiddetin pek çok faktörden etkilenen ve genel şiddetten farklı dinamiklere sahip olan bir olgu olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu sebeple evvela kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasına neden olan faktörlerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi ve bertaraf edilmesi gerekiyor. Kadına yönelik şiddet, kadının hayatı başta olmak üzere kendini güvende hissetme, eğitim, iş ve sosyal süreçlere katılma gibi temel haklarını kullanmasını da engelleyen bir sorundur. Şayet bu durum aile içinde vuku bulmuşsa şiddete şahitlik etmesi sebebiyle çocuklarda travmaya neden olabiliyor. Şiddeti bir davranış biçimi olarak öğrenen çocukların yarının şiddet mağduru veya şiddet faili olarak karşımıza çıkma ihtimali artıyor. Sebebi ne olursa olsun, aile içinde yaşanan şiddetin sonuçları kadını ve çocuğu derinden ve doğrudan etkiliyor. Konuyu tüm boyutlarıyla ele aldığımızda belki doğrudan değil ama dolaylı olarak tüm toplumun da bu şiddetten olumsuz etkilendiğini görüyoruz."
"Eylem Planımızda günün ihtiyaçlarına yönelik yeni başlıklar bulunuyor"
Türkiye'de ve dünyada yaşanan toplumsal, kültürel ve teknolojik değişimlerin, önleyici ve koruyucu çalışmaların da geliştirilmesini gerektirdiğini dile getiren Erdoğan, “Bugün sizlerle dördüncüsünü paylaşacağımız Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planımızda günün ihtiyaçlarına yönelik yeni başlıklar bulunuyor. Nedenleri ve sonuçları itibarıyla değerlendirdiğimizde, kadına yönelik şiddet sorunuyla mücadelede çok yönlü bütüncül ve disiplinler arası bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz" dedi.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumsal bir mutabakat ve uygulama birliği sağlamak için gereken öncelikli politikaları belirledikleri 3 ulusal eylem planını başarıyla uyguladıklarını belirten Erdoğan, "Çeşitli dönemlerde yaptığımız anayasa değişiklikleriyle de verdiğimiz mücadelenin hukuki zeminini güçlendirdik. Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair 6284 sayılı kanunun yürürlüğe girmesi, bu doğrultudaki en önemli dönüm noktasıdır. Türkiye bu kanunla dünyada kadına yönelik şiddetle mücadelede en kapsamlı ve etkili mevzuata sahip ülkeler arasında ilk sıralara çıkmıştır. Nitekim uygulamadaki neticeler, kanunun gerçekten bu yürek parçalayıcı, vicdan kanatıcı meselenin çözümünde çok önemli mesafeler kat etmemizi sağladığına işaret ediyor" diye konuştu.
"Planı 5 ana hedef, 28 strateji ve 227 faaliyet şeklinde yapılandırdık"
Şiddete uğrayanın kadın veya erkek, çocuk veya yaşlı, engelli veya engelsiz olmasının fark etmediğini, geniş yelpazesiyle kanunun herkesi koruma kapsamına aldığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tabii şiddet mağdurları daha çok kadınlar ve çocuklar olduğu gibi ister istemez fiiliyatta bu gruplar öne çıkıyor. Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra çok sayıda düzenleme yapılmış, kurumsal yapı oluşturulmuştur. Bu doğrultuda atılan adımlardan biri de şiddetin önlenmesiyle koruyucu ve önleyici tedbirlerin uygulanmasına yönelik hizmetleri vermek üzere Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri'nin (ŞÖNİM) kurulmasıdır. Bugün 81 ilimizin her birinde mağdurlara hizmet veren merkezlerin kadına yönelik şiddetle mücadelede önleyici katkıları olduğuna inanıyorum. Şimdi de yeni eylem planımızda mücadeleyi daha da güçlendiriyoruz."
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı'nın 2021-2025 yıllarını kapsadığını bildiren Erdoğan, "Bu çalışma için hazırlıklarımızı 2020 yılı başından beri sürdürüyoruz. Eylem planımızı, kamu kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin, medya mensuplarının, uluslararası kuruluş temsilcilerinin ve ilgili tüm paydaşların katkılarıyla hazırladık. Oldukça hacimli bir kitap olarak ortaya çıkan planı, 5 ana hedef, 28 strateji ve 227 faaliyet şeklinde yapılandırdık. Önümüzdeki 5 yıl boyunca kadına yönelik şiddetle mücadelede takip edeceğimiz ana başlıkların hepsi bu planda yer alıyor” şeklinde konuştu.
"İl eylem planları 81 ilde hassasiyetle yürütülmektedir"
Değişen şartlar ve ortaya çıkan ihtiyaçlar çerçevesinde gereken her türlü yasal ve idari tedbirleri almayı sürdüreceklerine dikkati çeken Erdoğan, "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı'nın ilk hedefini şiddetle mücadele mevzuatının gözden geçirilmesi ve etkin uygulanması olarak belirledik. Amacımız adli süreçte, mağdurun adalete erişiminin kolaylaşmasını, mağdurun haklarını etkin kullanmasını ve şiddet eylemlerinin orantılı şekilde cezalandırılmasını sağlamaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Ceza mevzuatının gözden geçirilmesinden, hakim savcı ve diğer yardımcı yargı personelinin eğitimine kadar 22 faaliyetin bu başlık altında yer aldığını anlatan Erdoğan, kurumlar arası iş birliğinin geliştirilmesi için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının koordinasyonunda Adalet, İçişleri, Milli Savunma ve Sağlık Bakanlıkları ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında protokoller imzalandığını söyledi.
Erdoğan, ŞÖNİM yönetmeliği kapsamında 2016 yılından itibaren Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İl Koordinasyon İzleme ve Değerlendirme Komisyonları'nın oluşturulduğuna değinerek, "Bu komisyonlar, yılda en az 2 defa olmak üzere valilerimizin başkanlığında toplanmaktadır. Ayrıca her ilin kültürel, sosyolojik, özellikle de sosyolojik özelliklerini ve risk faktörlerini göz önünde bulunduran kadına yönelik şiddetle mücadele il eylem planları, 81 ilde hassasiyetle yürütülmektedir." dedi.
Kadına yönelik şiddetle mücadele oluşturulan teknik kurulun da üçer aylık periyotlarla toplanmak suretiyle faaliyetini sürdürdüğünü aktaran Erdoğan, "Türk Ceza Kanunu'ndaki mevcut suç tipleriyle cezayı ağırlaştıran sebepler gözden geçirilerek özellikle ısrarlı takip, siber şiddet, zorla evlendirme gibi şiddet türleri konularının yeniden değerlendirilmesini planlıyoruz. Ayrıca kadına yönelik şiddet eylemlerine ilişkin uyuşmazlıklarda haksız tahrik ve takdiri indirim nedenleri müesseselerinin nasıl uygulandığına dair analizler yapılarak, ortaya çıkan sonuçlara göre gereken değişiklikler için harekete geçilecek." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eylem planının ikinci hedefini "şiddetle topyekun mücadele anlayışının tüm plan program ve politikalara yerleştirilmesi" olarak benimsediklerini söyledi. Beş strateji belirlediklerini aktaran Erdoğan, bu stratejileri, "politikaların kapsayıcı şekilde hazırlanması ve uygulanması, şiddetin önlenmesi için kaynak ve yeterli bütçe elde edilmesi, güçlü koordinasyon ve sektörler arası iş birliği, eylem planlarının 81 ilde yürürlüğe konması, ulusal ve yerel düzeyde yürütülen çalışmaların dönemsel olarak izlenmesi ve değerlendirilmesi" şeklinde ifade etti.
"Şiddetle mücadele irtibat noktalarına, mağdurların kolay ulaşabilmesini sağlıyoruz"
Erdoğan, eylem planının üçüncü hedefinin koruyucu ve önleyici hizmetlerin etkili sunulması olduğunu ifade ederek, “Bu hedefe ulaşmak için vakaya zamanında ve doğru şekilde müdahale edilmesinin sağlanması, vaka bazlı özel müdahale programlarının hayata geçirilmesi, kolluk uygulamalarının etkinliğinin artırılması, şiddet mağduruna hizmet veren meslek elemanlarının eğitimlerle güçlendirilmesi, şiddet mağdurlarının sağlık hizmetlerine erişiminin kolaylaştırılması, şiddet faili ya da uygulama ihtimali bulunanlara yönelik önleyici hizmetlerin hazırlanması stratejilerini uygulayacağız. Bu kapsamda hayata geçireceğimiz faaliyet sayısı da 65'i bulacaktır." Dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadına yönelik şiddetle mücadelenin temelini oluşturan mağdurun korunması ve desteklenmesi ile önleyici çalışmalarda kurumsal hizmetlerin daha da önem kazandığına işaret ederek "Şiddeti önlemek, soruşturmak, kovuşturmak, ortadan kaldırmak kısaca doğru müdahaleyi gerçekleştirmek ancak ihtiyaca uygun tasarlanmış kurumsal yapılar ve programlarla mümkündür." dedi.
Bu amaçla Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleriyle (ŞÖNİM) beraber kadın konukevlerinde kurumsal hizmetlerin yürütüldüğünü anımsatan Erdoğan, "Türkiye'nin tüm illerinde faaliyet gösteren 360 sosyal hizmet merkezimiz bünyesinde oluşturduğumuz şiddetle mücadele irtibat noktalarına, mağdurların kolay ulaşabilmesini sağlıyoruz." diye konuştu. Erdoğan, bu merkezlerde şiddet mağdurlarına rehberlik ve danışmanlık, hukuk, sağlık, istihdam hizmetleri yanında çocuklarına sağlanan burslarla da destek verildiğini vurguladı.
"Önümüzdeki dönemde 7 ilimizde 9 yeni kadın konuk evi daha açılacak"
Erdoğan, "mağdur odaklı mücadele prensibi" ile çalışan ŞÖNİM'lerde bugüne kadar 682 bini kadın, 54 bini erkek ve 96 bini çocuk olmak üzere toplam 833 bin kişiye hizmet verildiğini belirterek "Yatılı kurumsal hizmetlerimizi ise 81 ilimizdeki 149 kadın konuk evinde 3 bin 576 kapasiteyle sürdürüyoruz. Önümüzdeki dönemde 7 ilimizde 9 yeni kadın konuk evi daha açılacaktır." ifadelerini kullandı.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede iletişim teknolojilerinin de etkin bir şekilde kullanıldığına dikkati çeken Erdoğan, "ALO 183 Sosyal Destek Hattı, ihtiyacı olan tüm kadın ve çocuklar için psikolojik, hukuki ve ekonomik danışma hattı olarak hizmet veriyor. Haftanın 7 günü 24 saat ücretsiz olarak, Türkçenin yanında Arapça, Kürtçe çağrılara da cevap veren bu hattı arayan şiddet mağdurları, '0' tuşuna basarak, sıra beklemeden destek personeline ulaşabilmektedir." diye konuştu.
"Belirlediğimiz 77 faaliyeti önümüzdeki 5 yıl içerisinde gerçekleştireceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ulusal Eylem Planı'nın dördüncü hedefinin de "toplumsal farkındalık ve duyarlılığının artırılması" olarak belirlendiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bu hedefe ulaşmak üzere kurumsal iletişim kanallarının güçlendirilmesi, şiddetsiz bir toplum için farkındalık faaliyetlerinin yürütülmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede erkeklerin daha fazla yer almasının sağlanması, yükseköğretimde dahil eğitimin tüm kademelerinde şiddetle topyekun mücadele anlayışının yerleştirilmesi, şiddete neden olan yargılar ile mücadele edilmesi, özel sektörün kadına yönelik şiddetle mücadelede aktif rol alması, medyanın şiddetle mücadelede sorumlu ve etik yayıncılık anlayışıyla hareket etmesi gibi hususlarda çalışmalar yürütülecektir. Eylem planında bu kapsamda belirlediğimiz 77 faaliyeti önümüzdeki 5 yıl içerisinde gerçekleştireceğiz. Bunlardan biri yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarımıza yönelik bilgilendirme faaliyetleridir. Bir diğeri erken yaşta ve zorla evliliklerde mücadele edilmesi amacıyla babalara yönelik eğitim ve farkındalık çalışmaları düzenlenmesidir."
Geleneksel ve yeni medyada reklam verenlere ve özel televizyon kanallarına yönelik olarak şiddet temelli bir hassasiyet geliştirilmesinin teşvik edileceğini ifade eden Erdoğan, kadına yönelik şiddetin bir türü olan iş yerinde fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddet ile iş gücü sömürüsü ve baskıya ilişkin farkındalık oluşturma çalışmalarının yapılmasının planlandığını söyledi. Erdoğan, sinema yapımları destek başvurularının, şiddetle mücadeleyi öne çıkaran yapımları teşvik edecek bir anlayışla değerlendirileceğini belirtti.
Eylem planının 5. hedefini "sistematik, güvenilir ve karşılaştırılabilir verilerin toplanması ve istatistiklerin yorumlanması" olarak belirlediklerini anlatan Erdoğan şöyle devam etti:
"Şiddeti ortaya çıkarma ihtimali olan her bir risk faktörünü önceden belirlemek, şiddeti engellemede önem arz ediyor. Bu amaçla yerel düzeyde özelleştirilmiş politikalar için 81 ilde kadına yönelik şiddet risk haritalarının tamamlanması, stratejik hedeflerimiz içinde yer alıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele veri bankasındaki bilgilerin yorumlanmasından failler ve kadın cinayeti hükümlüleri ile ilgili araştırma yapılmasına kadar 28 faaliyete bu başlık altında yer verilmektedir. Şiddetle mücadelede elde edilen bilgi ve bütün bu veri analizlerle sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerle daha yakın iş birlikleri geliştirilecektir. Bu sorunu ele alan bilimsel araştırmaların artmasını, kadın cinayetlerinin nitel ve nicel analizine ilişkin düzenli aralıklarla yapılacak çalışmalar yoluyla akademik bir müktesebatın oluşmasını hedefliyoruz. Böylece sosyal bilimler ile politika inşa süreçleri arasındaki mesafe kapatılarak nitelikli politika ve hizmet hedeflerinin gerçekleştirilmesi mümkün olacaktır."
Ortak veri tabanı oluşturulması için Aile ve Sosyal Hizmetler, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları arasında veri entegrasyonunun sağlandığını belirten Erdoğan, şiddet mağduru hakkında kanuna göre verilen gizlilik kararlarının ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla elektronik ortamda paylaşılmasına yönelik entegrasyon çalışmalarının ise devam ettiğini söyledi.
Bugüne kadar kadınların şiddet konusu başta olmak üzere her alandaki hak arama mücadelelerinde yanlarında olduklarını ve bundan sonra da olacaklarını vurgulayan Erdoğan şunları kaydetti:
"Kadına karşı şiddeti sıradanlaştıran yaklaşımları insani ve ahlaki değerleri güçlendirerek ortadan kaldıracağız. Bu konuda bakanlıklarımızla beraber üniversitelerin, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın yapacağı her çalışma çok önemli ve kıymetlidir. Unutulmamalıdır ki kadına yönelik şiddetle mücadele aynı zamanda her biri canımızdan bir parça olan annemizin, eşimizin, kızımızın hakkını, hukukunu, onurunu korumanın da mücadelesidir. Verdiğimiz uzun mücadele döneminin ardından geldiğimiz nokta bu yöndeki kararlılığımızı artırmaktadır. Milletimizin vicdanına ve sorumluluk duygusuna güveniyorum, kesin inanıyorum."
“Yol haritamızı birlikte çizmeliyiz”
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Sayın Derya Yanık da günümüzün en yaygın insan hakları ihlallerinden biri olan kadına yönelik şiddetin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veren, ıztırapla sonuçlanan ve ülkelerin öncelikli olarak çözmesi gereken önemli bir toplumsal sorun olduğunu söyledi.
Kadına yönelik şiddetin, kadınların onurunu, haysiyetini, bedensel ve psikolojik bütünlüğünü, çocukları, aileleri, toplumları ve gelecek nesilleri tahrip eder nitelikte olduğunu belirten Yanık, birbirini tüketmeden, örselemeden karşılıklı merhametle yoldaşlık etmek için eş olarak dünyaya gelen kadın ve erkeğin, insan olma vasfında eşit olduğunu dile getirdi.
Kadın ve erkeğin yaşam ve bireysel haklarının devlete emanet olduğunu ifade eden Yanık, "Biz de attığımız her adımda bu emanete sahip çıkarak insanın sahip olduğu değerleri zedeleyen tüm davranışların karşısında duruyoruz ve duracağız. Çağımızın kronik sorunu haline gelen kadına karşı şiddet, bir insanlık suçudur. Bu suça hep birlikte 'dur' demeye devam edeceğiz. Bu doğrultuda bütün planlamalarımızı ve uygulamalarımızı geliştiriyor ve güçlendiriyoruz. Bugün burada kadına yönelik şiddeti özel olarak konuşmamızın sebebi ise bu şiddet türünün, farklı ögelerin bir arada ele alınması gerektiği içindir. Şiddeti tanımak, adını koymak, ona karşı çözüm üretmenin birinci koşuludur. Bu sebeple kadına yönelik şiddetin adını koymalı, sebeplerini tartışmalı ve bu doğrultuda yol haritamızı birlikte çizmeliyiz” dedi.
"Şiddet türlerine, siber şiddet de eklenmiş vaziyette"
Bakan Yanık, şiddetin dünyanın her yerinde bir sorun olduğunu ve sorun olarak devam ettiğini, Dünya Sağlık Örgütü'nün tahmini hesaplamalarına göre her 3 kadından birinin hayatının herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığına işaret etti.
Kadına yönelik şiddetle mücadeleye hassasiyetle eğilmek gerektiğinin altını çizen Yanık, dünya genelinde kadına karşı şiddetin yaygınlığının belirlenmesine yönelik çalışmalarda, gelir, yaş veya eğitim durumuna bakılmaksızın kadınların aile içi şiddete maruz kaldığının görüldüğünü aktardı.
Kadınların ortalama yüzde 33'ünün hayatının herhangi bir döneminde eşi tarafından şiddete maruz kaldığını dile getiren Yanık, şöyle devam etti:
"Eş şiddetine maruz kalma riski yaş ilerledikçe azalıyor. En büyük risk grubunu 15-29 yaş aralığındaki kişiler oluşturmaktadır. Yapılan çalışmalar, 15 yaşından sonra her 10 genç kız veya kadından birinin siber şiddetin herhangi bir çeşidini yaşadığını da göstermektedir. Artık önümüzde şiddet türlerine siber şiddet de eklenmiş vaziyette. Ülkemizde yapılan çalışmalara baktığımızda, Türkiye'de her 10 kadından 4'ünün eşi tarafından yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kaldığı görülmektedir."
"Şiddetin hiçbir gerekçe ile asla ve asla meşrulaştırılamayacağına inanıyoruz"
Araştırma sonuçlarına göre kadına yönelik şiddetin, Türkiye'de de her yaştan, her eğitim grubundan, her bölge ve refah düzeyinden kadın için tehdit oluşturmaya devam ettiğini ifade eden Yanık, kadına yönelik şiddet sorununun, uzun zaman özel alana ait bir mesele olduğu gerekçesiyle arka planda bırakıldığına dikkati çekti. Bu sorunun kamusal bir özellik kazanmasının 1990'lı yıllara denk geldiğine işaret eden Yanık, kadına yönelik şiddetin yalnızca bir toplumsal sorun olmadığını, aynı zamanda bir hukuk/hukuksuzluk sorunu, insan hakkı ihlali olduğunun benimsenmesinin ise çok daha yakın zamana denk geldiğini söyledi.
Çok yönlü, bütüncül ve disiplinler arası bir yaklaşımla yürüttükleri mücadelenin önemli bir göstergesinin ulusal eylem planları olduğunu anlatan Bakanı Yanık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlki 2007 yılında yürürlüğe giren Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planları ile bu mücadelede benimsediğimiz sosyal politikaların temellerini ortaya koyuyoruz. İnanıyorum ki şiddetle mücadele kapsamında, rolü, fikri ve sorumluluğu olan tüm tarafların katkılarıyla belirlediğimiz yeni yol haritamız, şiddetsiz bir toplum inşasında bizlere güç katacaktır. Bu yüzden diyoruz ki, hep birlikte varız. Kadına yönelik her türlü şiddetin, yaşam hakkını tehdit eden en temel insan hakkı ihlali olduğuna, aile birliğini zedeleyip, anne ve çocuk sağlığını bozan son derece önemli bir toplumsal sorun olduğuna, kadına yönelik şiddetin hiçbir gerekçe ile asla ve asla meşrulaştırılamayacağına inanıyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadelede, üzerimize düşen görevi yapmak konusunda kararlıyız."