…
…
…
…
04 Kasım 2022, Cuma Burdur, Türkiye

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bakanımız Derya Yanık, 5. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'ne Katıldı


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ülkemizde tek bir kadının bile sırf cinsiyeti yüzünden şiddete uğramasını, hele hele hayatını kaybetmesini asla kabul edemeyiz" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) iş birliğinde "Kültürel Kodlar ve Kadın" ana temasıyla İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen 5. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'nin açılış konuşmasını gerçekleştirdi.

Önceki toplantının Kovid-19 salgını dolayısıyla dijital ortamda gerçekleştirildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvelerin her birinin ufuk açıcı tartışmalarla yürütülmüş olmasından memnuniyet duyduğunu anlattı. Kadının adalet kavramıyla bir araya geldiğinde geçmişten bugüne ve geleceğe konuşulacak çok konu, yapılacak çok tartışma çıktığının bir gerçek olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Kültürel kodların, farklı toplumlarda ve farklı coğrafyalarda, farklı tezahürlerle şekillendirildiği kadın algısı, üzerinde etraflıca durulmayı hak eden bir çeşitlilik gösteriyor. Dünyadaki kadın hareketlerinin dilini ve pratiğini şekillendiren en önemli unsurlardan birinin de bu kültürel kod farklılıkları olduğunu müşahede ediyoruz. İletişim imkanlarının küresel düzeyde yönlendirmeye açık bir şekilde genişlemesiyle ortaya çıkan tekdüzelik, çeşitli kültürlerdeki kadın algısının gerisindeki zenginliği ortadan kaldırmıştır. Batı medeniyetinin baskın karakteri en çok da kadına bakışta ve onun hayattaki konumuyla ilgili kabullerde ortaya çıkmıştır."

"Dünyanın her yerinde kadının aynı rolü oynaması isteniyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın her yerindeki toplumlara aynı kadın modeli dayatıldığını, kadından aynı siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik rolü benimsemesi ve oynamasının istendiğini vurguladı. Ülkelerin pek çoğunda nüfusun kırsaldan şehirlere yığılması, kitlelerin aynı iletişim kanallarından beslenerek hayat biçimlerini ve hayallerini şekillendirmesinin de bu dayatmayı beslediğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Öyle ki bunun dışındaki her türlü kültürel davranış, bir anda kendini küresel bir linçe tabi tutulurken burada görebilmektedir. Sosyal medya mecralarının ülkelerin siyasi tercihlerini yönlendirmedeki etkilerinden çok daha fazlası kadın konusu başta olmak üzere sosyal ve kültürel alanlarda yaşanmaktadır. Artık bu mesele sadece bilim insanlarının, sivil toplum kuruluşlarının ilgi alanı olmaktan çıkıp, insanlığın topyekun gündem başlığı haline gelmesi gereken bir seviyeye ulaşmıştır. Gelişmiş ülkelerin dışarıya verdikleri imajın tersine, kadına yönelik cinayet, şiddet, ayrımcılık gibi konularda halen ciddi sorunlar yaşadıklarını biliyoruz. Biz elbette ülkemizde tek bir kadının bile sırf cinsiyeti yüzünden şiddete uğramasını, hele hele hayatını kaybetmesini asla kabul edemeyiz. Aynı şekilde ülkemizi sanki kadına yönelik şiddetin ve cinayetin dört bir yanda kol gezdiği bir yer gibi sunanların aslında kendi içlerindeki çürümeyi gözlerden kaçırmaya çalışmasını da kabul edemeyiz. Kadınların mağduriyetine yol açan çarpık kabuller dünyanın her yerinde olduğu gibi gelişmiş ülkelerde de ne yazık ki sürüyor. Şayet bu sorgulamayı gelişmiş ülkelerde yaşanan sorunlar dahil her türlü bağnazlığın üzerine çıkartarak yapamazsak arzu ettiğimiz vicdani, adil, sürdürülebilir toplumsal iklime ulaşamayız."

Erdoğan, toplantının çağdaşlık kisvesi altına saklananları da kapsayan tüm ön kabullerden arındırılmış sorgulama doğrultusunda atılmış önemli bir adım olarak gördüğünü dile getirdi.

Oturum başlıklarına ve katılımcı profiline bakıldığında zirvede bu hususta geleceğe ışık tutacak sonuçların çıkacağını aktaran Erdoğan, "Hep söylediğimiz gibi kadınların dışlandığı bir dünya insanlığın yarısından feragat etmiş demektir. Bu da hem fıtrata hem inancımıza hem de hayatın bizatihi kendi işleyişine aykırı bir anlayıştır. Kadını aile başta olmak üzere varoluşun temel unsurlarından koparıp sapkın akımlarla yan yana getirenler, aslında en büyük kötülüğü bizatihi kadınlarımıza yapmaktadır. Biz kadının içinde yer almadığı hiçbir alanda insanlığın hayrına neticeler elde etmenin veya bunları sürdürülebilir kılmanın mümkün olmadığına inanıyoruz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla kadınları güçlendirecek politikaları kararlılıkla uygulamayı sürdürdüklerine vurgu yaparak şöyle devam etti:

"Yürüttüğümüz mücadelede en büyük desteği gördüğümüz kadınlarla siyasetten ekonomiye, her alanda çok daha büyük başarılar elde edeceğimiz bir geleceğin bizi beklediğinden şüphe duymuyorum. Eksiklikleri, aksaklıkları, yanlışları düzelterek bugüne kadar devrim niteliğinde pek çok değişimi nasıl ülkemizin ve kadınlarımızın hanesine yazdırmışsak bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. İnancımızın, medeniyetimizin, kültürümüzün ve en önemlisi yaratılmışların en şereflisi olan insan vasfımızın gereği olarak bu mücadeleyi sizlerle omuz omuza sonuna kadar sürdürmekte kararlıyız. 'Ülkemize 20 yılda asırlık eser ve hizmetler kazandırdık.' derken ne mübalağa ediyoruz ne de sadece sınırlı bir alandaki başarılarımızdan söz ediyoruz. Türkiye'nin demokrasi ve kalkınma atılımıyla geldiği ileri seviye, hayatın her alanını insanlarımızın tamamını kapsayan sonuçlarıyla hep beraber geleceğimize umutla ve güvenle bakabilmemizi sağlıyor. Bu süreçte elde ettiğimiz en olumlu ve iftihar verici başarılardan biri de kadınlarımızın hak ve özgürlüklerini genişletme konusunda gerçekleştirdiğimiz devrimlerdir. Anayasamızdan başlayarak mevzuatımızın tamamını bu doğrultuda yenilerken asıl büyük değişimi, zihinlerde sağladığımıza inanıyorum."

Kadınlara yönelik hayata geçirilen düzenlemeler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında kadınlara yönelik birçok alanda hayata geçirilen düzenlemeleri hatırlattı. Anayasa'nın 10. maddesine "Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür." ibaresini eklettiklerini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ayrıca pozitif ayrımcılık ilkesini uygulamak için bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı yorumlanamayacağı hükmünü de anayasaya dercettik. Kadına yönelik şiddetle en etkin şekilde mücadele edeceğimizin sözünü daha hükümete gelmeden milletimize zaten vermiştik. Bu amaçla 2005 yılında tarihimizin en büyük reformlarından biri olan hukuki düzenlemeleri hayata geçirdik. Töre ve namus cinayetleri olarak tarihimize geçen suçlara verilen cezaları fevkalade ağırlaştırarak bu sorunu büyük ölçüde gündemimizden çıkardık. Aile içi ve kadına karşı şiddete verilen cezaları artırarak, cinsel saldırı suçunu tanımlayarak, cinsiyet farkı sebebiyle düşük ücret uygulanamayacağı ve iş akdinin feshedilemeyeceği hükmünü getirerek bu doğrultuda çok önemli adımlar attık.

Çalışan kadınların şartlarını iyileştirerek doğum izni, süt izni gibi haklarını genişleterek bu yöndeki gayretlerimizin etki sahasını yaygınlaştırdık. Gebelikten itibaren doğuma ve çocuğun büyümesine kadar her aşamada anneleri koruyan, kollayan, maddi olarak destekleyen uygulamalar başlattık. Engelli ve yaşlılara yönelik hizmetlerimizden en çok faydalananlar, aynı kapsamda yer alan ve onların sorumluluğunu üstlenen kadınlarımızdır. Hiç şüphesiz 2012 yılında çıkardığımız 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanunu bu çerçevede yapılmış bir diğer önemli reformdur. Son yargı paketiyle eşe karşı işlenmiş suçlara verilen cezaları boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişlettik."

Kadına yönelik şiddetle mücadele çalışmaları

Erdoğan, kadına yönelik şiddeti önlemek için 4 ulusal eylem planı hazırlayıp ve uyguladıklarını da anımsatarak şöyle devam etti:

"Halen içinde bulunduğumuz 2021-2025 eylem planı, kadınlarımızı fiziksel şiddet yanında, onur ve haysiyetlerine yönelik saldırılardan da korumayı amaçlamaktadır. Ülkemizin 81 iline yaygınlaştırdığımız Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri, yani kısa adıyla ŞÖNİM, bunlar vasıtasıyla bugüne kadar 1 milyon kişiye hizmet verdik. Kadın Acil Destek Uygulaması yine kısa adıyla KADES, kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddete ve tacize süratle müdahale edilmesini sağlayan etkin bir sistem haline geldi. Nitekim bu sistem Akdeniz Parlamenterler Asamblesi tarafından Avrupa'nın en iyi uygulaması seçildi. Denetimli serbestliğin bir unsuru olarak kullanılan elektronik kelepçe de şiddet mağduru kadınlarımızı korumaya hizmet ediyor. Aile mahkemelerini kurarak aile içi meselelerin bu konuda ihtisas sahibi hakimlerce çözümünü temin ettik. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde faaliyete geçirdiğimiz Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuyla yasama organında bu konuda sürekli çalışacak, kalıcı bir platformun kurulmasını sağladık."

Kalkınma planlarını, kadınların çalışma hayatında daha etkin şekilde yer alabilmesini sağlayacak onlara yönelik hizmetleri, nitelik ve nicelik olarak güçlendirecek bir anlayışla hazırladıklarına da dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Kız çocuklarımızın her seviyede eğitim öğretime erişimlerinin önündeki engelleri kaldırdık. Bu sayede okullaşma ve istihdam oranlarında kızlarımız lehine çok önemli ilerlemeler kaydettik. Hatta üniversitede okuyan kız çocuklarımızın oranı, artık erkekleri geride bırakmış durumdadır. Girişimci kadınlarımızı ve kadın kooperatiflerini hibelerle destekliyor, kadın istihdam eden işletmelere ilave kredi imkanları sağlıyoruz. Tarihimizde ilk defa kadın istihdamı, toplam istihdamın üçte birine yaklaşmıştır. Siyasetteki kadın oranı da Meclis'te yer alan milletvekillerimizin yüzde 17'sini geçerek Cumhuriyet tarihimizin en yüksek seviyesine çıkmıştır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sayamadıkları birçok düzenlemeyle kadınları hayatın her alanında hak ettikleri seviyeye çıkartacak çalışmalar gerçekleştirdiklerini söyledi.

Türkiye'de bir dönem ağır şekilde varlığını gösteren mütedeyyin kesimlere yönelik düşmanlığın en büyük mağdurlarının başında kadınların geldiğini ifade eden Erdoğan, eğitim hayatlarının önüne engeller konulan, çalışmalarına izin verilmeyen, kamudan dışlanan kadınlara bu zulümlerin çağdaşlık ve modernlik adına yapılmasının, bir başka garabet olduğunu dile getirdi.

"Ne işi var üniversitede? Ne işi var okulda? Gitsin tarlada çalışsın, gitsin temizlik yapsın, gitsin pisuvarları şuraları, buraları temizlesin?" düşüncesinin kadına reva görüldüğünü belirten Erdoğan, yıllarca Türkiye'de bunun yaşandığını ifade etti.

"Hadi bakalım şimdi bu seçimde kaç tane başörtülü milletvekili adayı çıkaracaksın?"

Üniversite koridorlarında itilip kakılan, liselerin kapılarından bile alınmayan, bırakın istihdamı, ziyaret için gittiği kimi kamu binalarına alınmayan kadınların verdiği destansı mücadelenin yakın şahidi olduklarını aktaran Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Başındaki örtüsü sebebiyle haksızlığa maruz bırakılan, hatta örtüleri zorla açılmaya çalışılan kızlarımızın, kadınlarımızın yaşadıkları trajedi, ülkemizin bir döneminin kara lekesi olarak tarihe geçmiştir. Bizim vesayetle mücadelemizin en somut sonuçlarını kadınlarımızın hayatlarında görmek mümkündür. Hamdolsun bugün, eğitimden istihdama hayatın hiçbir alanında kadınlarımız böyle bir zulme maruz kalmıyor, bu tür adaletsizliklere uğramıyor. Yıllar yılı başörtünün düşmanı olan ve üniversitelerimizde ikna odalarını kuranların kimler olduğunu bilmiyor muyuz? Bu ikna odalarını kuranlar şimdi de geldiler, 'başörtü sorununu çözelim' diyorlar. Ne kadar güzel. Bak nereden nereye geldik."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi yeni bir teklif daha yaptığını anlatarak, "Hadi bakalım şimdi bu seçimde kaç tane başörtülü milletvekili adayı çıkaracaksın? Yalnız şaşırmayın, şimdi bunu söyledim ya inanın başörtülü milletvekili adayını koyar. Bak rozet takmaya başladı ve milletvekili adayını da koyar. Ne kadar güzel. HDP'de var. Bunlarda da olsun. İP'te de olsun. Meclis'ten bir zamanlar bunların ağababaları başörtülü kardeşimizi kovmadılar mı? 'Atın bu kadını dışarı' demediler mi? Aynı zihniyet değil mi? Aynı zihniyet. Ama bütün bu oyunlar bozuldu. Artık çark geri dönmeye başladı." dedi.

"Sen gece yarısı dedin, biz yıllardır bunu düşünüyoruz zaten"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz şimdi ne diyoruz gel anayasa yapalım. Bu anayasayı yaparken başı örtülü, başı açık herhangi bir ayrıma gitmeden hak ve özgürlükler noktasında bütün kızlarımız, kadınlarımız anayasa teminatı altında bu süreci yaşasınlar. Şimdi ne oldu? Arkadaşlarımız ziyarete gittiler. 'Şu an gerek yok' dediler. Peki ne olacak? 'Seçimden sonra bunu çalışalım' dediler. Hani bak bir gece yarısı kalktın 'Yasal düzenleme yapalım' dedin. Sen gece yarısı dedin, biz yıllardır bunu düşünüyoruz zaten. Gel şimdi bunu anayasa düzenlemesiyle yapalım, beraber yapalım. Verelim el ele. Bu işi bitirelim. Bir daha da kimse bunu gündemine almasın. Niye kaçak dövüşüyorsunuz ya? Her zaman bunların işi istismar siyaseti. Bunlarda gerçek manada liderlik siyaseti yok. Geçenlerde genel başkan yardımcılarımdan bir tanesi, Mamak'ta gençlerle sohbete gitti. Gençler soruyorlar bu Amerika ziyaretini. Tabii benim genel başkan yardımcım o hamburger siyasetiydi, ben de şimdi sizlerle simit, kaşar siyaseti yapacağım dedi. Arkadaşımız da onlara kaşar, simit hediye etti. Benim de tabii ta gençlik yıllarımdan beri hazır yemeğimdi ve bunu yaptı. Bundan dolayı da zaman zaman istihza... Ama onların istihzasına rağmen biz, mücadelemizi böyle sürdürdük."

"Kadınlarımızın başlarının açık veya örtülü olması tabii bir haktır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, çeyrek asır önce hayal bile edilemeyecek bu özgürlük iklimini ülkeye kazandırırken, partiyi kapatma tehdidi dahil nelerle karşılaştığını milletin çok iyi bildiğini söyledi.

Bir süre önce tüm bu mücadelelerle vesayetin ve faşizmin temsilcisi olarak karşılarına çıkan bir siyasi parti başkanının, kadınların başörtüsü meselesini yeniden gündeme getirdiğini belirten Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Esasen kadınlarımızın başlarının açık veya örtülü olması tabii bir haktır. Nasıl havayı soluyorsak, suyu içiyorsak, giyiniyorsak, ibadetlerimizi yerine getiriyorsak, kadınlarımızın inançlarından dolayı başlarını örtmeleri de aynı derecede tabii bir durumdur. Yani bunun için ne anayasada ne kanunlarda herhangi bir düzenleme yapmaya ihtiyaç yoktur. Olmaması gerekir. Niye? Devletin tüm kurumlarında başörtülü kardeşlerimiz var mı? Artık hakimlerimiz var mı? Savcılarımız var mı? Polisimiz var mı? Askerimiz var mı? Valimiz var mı? Bütün bunlar var. Yani yaptık da ne oldu? Türkiye yıkıldı mı? Gök kubbe çöktü mü? Tam aksine hepsi şimdi 'Çok daha huzurluyuz, rahatız.' Bütün akademilerde, üniversitelerde başörtülü profesörlerimiz, doçentlerimiz, bütün bunlar var mı? Var. Demek ki bak, yapınca oluyormuş. Türkiye yıkılmadı. Kimse Türkiye'yi dinamitleyemedi. Yeter ki biz, ön açalım. Ön açtığımız zaman bu ülke çok daha güçlü şekilde geleceğe yürüyecektir."

"Ülkemizi tek parti faşizminin kodlarını kıra kıra bugünlere getirmeyi başardık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de geçmişte yaşanan kötü görüntüler ve tartışmaları dönemin ikliminin bir parçası olarak kabul edip, hepsini geride bıraktıklarını varsaymak istediklerini dile getirdi.

Son tartışma vesilesiyle bir kez daha ülkede artık kökünün kuruduğunu umdukları habis zihniyetin tüm çirkinliğiyle hala pusuda beklediğini gördüklerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Biz de açılan tartışmaya cevabımızı az önce de ifade ettiğim gibi bu meseleyi anayasal bir güvenceye kavuşturmayı teklif ederek verdik. Yaptığımız hazırlığı Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerin tamamına götürerek bu konudaki samimiyetimizi ortaya koyduk. Hatta daha ileri gittim, 'Gel samimiyseniz, gerekirse hadi parlamentoda bu işi çözemiyorsak referanduma gidelim.' Çünkü millet evvel Allah en doğrusunu söyler. Gidelim millete, bakalım millet ne diyor. Tabii millete gitmeyi de bunlar pek kabul edemezler ha. Çünkü millete gidileceği zaman o sandıktan neler çıkabileceğini iyi düşünüyorlar."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şayet teklifleri üzerinde kapsamlı bir uzlaşma sağlanabilirse bundan ülkenin ve kadınların çok karlı çıkacağını belirterek, "Bizim arzumuz bu düzenlemenin insanımızın beklentilerine uygun şekilde en geniş mutabakatla Meclisimizden geçmesidir. Uzlaşma sağlanamaması halindeyse ifade ettiğim gibi bu meseleyi milletimizin takdirine sunmanın yollarını arayacağız. İnşallah ülkemizi bu tür konuların bırakın trajedi haline dönüştürülmesini, tartışılması ayıbından da kurtaracak köklü bir çözümü anayasamıza kazandırmayı ümit ediyoruz. Ülkemizi tek parti faşizminin kodlarını kıra kıra bugünlere getirmeyi başardık. 'Türkiye Yüzyılı' programımızla vatandaşlarımızın tamamıyla birlikte başı açık, başı örtülü bu tartışmayı başta olmak üzere kadınlarımızın tüm meselelerini de çözerek ülkemizi çok daha ileriye taşımakta kararlıyız." diye konuştu.

Zirvenin Türkiye ve kadınlara hayırlı olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, KADEM, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, oturumlardaki konuşmacılar ve zirvenin düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür etti.

“Türkiye, son 20 yılda insan hakları alanında önemli gelişmelere imza atmıştır”

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, açılış konuşmasında, ilkini 2016 yılında düzenledikleri, Türkiye'de ve dünyada kadın, aile ve toplum meselelerini odağına alan zirvenin bu yılki ana temasının "Kültürel Kodlar ve Kadın" olarak belirlediklerini söyledi.  Zirvenin liderler oturumunda ise farklı ülkelerin bakanlarıyla "Daha Kapsayıcı Toplum Olmaya Doğru: Değişimde Özne Olarak Kadın" başlığında değerlendirmelerde bulunacaklarını anlatan Yanık, şöyle konuştu:

"Türkiye, son 20 yılda insan hakları alanında önemli gelişmelere imza atmıştır. Ülkemizde refah düzeyi yükselmiş, yaşam kalitesi belirgin biçimde artmıştır. Sosyal devlet olma ilkesi doğrultusunda, üretilen refahın, toplumun tüm kesimleri ile paylaşılmasına öncelik veren bir sosyal hizmet ve sosyal yardımlaşma sistemi oluşturulmuştur. Bu kapsamda hizmetlerimizin odağında yer alan ana hizmet gruplarımızdan biri de kadınlardır."

Kadın haklarının, insan hakkı bağlamında vazgeçilmez, devredilmez ve ertelenemez haklardan olduğunu belirten Yanık, kadınlara özgü çalışmalarda, kadınların hayatın tüm alanlarında hak, fırsat ve imkanlardan eşit şekilde yararlanmalarını sağlamalarının öncelikli hedefleri arasında bulunduğunu dile getirdi.

Bakan Yanık, kadınların, bireysel ve toplumsal olarak güçlenmeleri, daha nitelikli eğitim imkanlarına sahip olmaların, karar alma mekanizmalarında daha etkin yer almaları, işgücü piyasalarında istihdamları ile kadın girişimci sayısının artırılarak ekonomide daha fazla katma değer oluşturulmasının en önemli çalışma başlıkları arasında olduğunu ifade etti.

"Kendisini yalnız ve çaresiz hisseden tek bir kadının kalmaması için uğraşıyoruz"

Türkiye'de ve dünyada acil çözülmesi gereken bir mesele olarak karşılarına çıkan kadına yönelik her türlü ayrımcılığı ve şiddeti önlemek ise en önemli gündem maddelerinden biri olduğuna vurgu yapan Yanık, şunları söyledi:

"Bu amaçla 'şiddete sıfır tolerans' ilkesi doğrultusunda şiddet mağduruna ve şiddet failine yönelik ayrı ayrı çalışmalar yürütmekteyiz. Ulaşamadığımız tek bir kadının kalmaması için tüm Türkiye'de her bir hanenin kapısını çalıyoruz. Kadınların her türlü sorununu çözmek ve ihtiyacını karşılamak üzere, sosyal hizmet ve sosyal yardımlara erişmekte zorluk yaşayan kadınları evlerinde ziyaret ediyoruz. Bu ziyaretler çerçevesinde o hane içinde yaşayan kadınlara bakanlığımızın hizmetlerini anlatıyor, varsa sorunlarını çözüyor, yönlendirilmesi gereken durumlarda diğer kamu kurumlarına yönlendirilmelerini yapıyoruz. Bu sayede hükümet olarak temas etmediğimiz hiçbir kadının, kendini yalnız ve çaresiz hisseden tek bir kadının kalmaması için uğraşıyoruz."

Bakan Derya Yanık, bugün özellikle şehirli kadınlardan hem kariyer sahibi bir iş insanı, hem bakımlı bir eş hem de fedakar bir anne olmasının beklendiğine dikkati çekerek "Bu beklentiye cevap vermek için kadınlar, kaldırabilecekleri yükün ötesinde bir çalışma temposunun içine girmekte ve iş, sorumluluk dengesinde adaletsizlikle karşılaşmaktadırlar. Bu noktada kadınların iş hayatını kolaylaştıracak düzenlemelerde bulunmak, aile bireylerini sorumluluğu paylaşmaya yönlendirmek adil ve yaşanılır bir gelecek için zaruridir. Bu kapsamda, Türkiye olarak kadınların ve kız çocuklarının güçlenmesi için çalışmalarımızı yoğunlaştırıyor, hangi kültürden, hangi yaştan ve hangi meslekten olursa olsun, mesleğini yapsın ya da yapmayı tercih etmesin, inandığı yolda yürümek isteyen kadınların yolundaki engelleri kaldırmak için çabalıyoruz." diye konuştu.

"Hak ihlalleri ve şiddetin her türü ile mücadele ediyoruz"

KADEM Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu da KADEM'in 2013 yılında kadın haklarını savunmak üzere kurulmuş bir kadın hareketi olduğunu söyledi.

"Varoluşta eşitlik, sorumlulukta adalet" ilkesiyle yılmadan, yorulmadan bu alanda faaliyet gösterdiklerini anlatan Gümrükçüoğlu, şöyle konuştu:

"Kadının onuru ile yaşayabileceği 'güvenli bir toplum ve adil bir gelecek' için çalışıyoruz. Kadınların hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadan, eğitim, sağlık, iş dünyası ve siyaset gibi her alanda var olabilmesi için mücadele ediyoruz. Kadının fırsat ve imkanlardan eşit düzeyde yararlanması, toplumsal hayata katılımının dengeli olması, öncelikli hedeflerimiz arasında. Bu doğrultuda, akademik çalışmalara ağırlık veriyor, eksik bulduğumuz mevcut kadın literatürüne, kendi özgün söylemimizle katkı sağlıyoruz."

Hak savunuculuğunun, en çok önemsedikleri çalışma alanlarından birisi olduğunu dile getiren Gümrükçüoğlu, özellikle istismara uğramış çocuklara ve şiddet görmüş kadınlara hukuki destek verdiklerini, ihtiyaç duydukları her konuda yanlarında olmaya çalıştıklarını belirtti. Gümrükçüoğlu, hak ihlalleri ve şiddetin her türü ile mücadele ettiklerine işaret ederek bununla birlikte 9 yıldır pek çok projeyi hayata geçirdiklerini söyledi. Bu yola çıkarken gördükleri problemlerden birinin, Türkiye’deki kadın temsilinin tek sesli oluşu olduğunu aktaran Gümrükçüoğlu, şunları kaydetti:

"Bütün kadınları kuşatan, düşüncesi, inancı, yaşam tarzı ne olursa olsun, kadının yanında duran bir oluşumun, özellikle bu ülkenin geleceği için ne kadar gerekli olduğunu gördük. Bu sebeple kadınları ayrıştırmayan, kadın ve erkeği birbirinin karşısında konumlandırmayan bir hak mücadelesine öncülük ediyoruz. 'Varoluşta eşitlik' ilkesini bozacak olan her türlü düşünce, sistem ve geleneği, 'insan hakkı ihlali' olarak görüyoruz. Tüm kültürlerdeki insani değerlere sahip çıkıyor, norm dayatıcı kültürel kodlardan kaynaklı ayrımcı uygulamaların, kadının insanlık değerinin önüne geçemeyeceğini düşünüyoruz."

Zirve konuşmalarının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Emine Erdoğan Hanımefendi, Bakan Derya Yanık ve KADEM üyeleriyle aile fotoğrafı çektirdi. Zirve kapsamında, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve KADEM tarafından hazırlanan, kültürel kodlara vurgu yapılan videolar izlettirildi.