20 Kasım 2024, Çarşamba
Bursa, Türkiye
Mudanya Üniversitesi, Bursa Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ve Bursa Evlat Edinme Derneği (BUREV) iş birliğiyle düzenlenen çalıştayın açılış programına; Bursa Vali Yardımcımız Sultan DOĞRU, Mudanya Üniversitesi Rektörü Sn. Prof. Emin KARİP, Mudanya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Gıyasettin BİNGÖL, Bursa Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürümüz Faruk UYSAL, BUREV Dernek Başkanı Sinem UÇAR DENGE, akademisyenler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, Çocuk Üniversitesi öğrencileri ve birçok davetli katıldı.
Programın açılış konuşmalarında, çocukların haklarını savunmanın bir insanlık görevi olduğu vurgulandı. Bursa Vali Yardımcımız Sultan DOĞRU, yaptığı konuşmada, “Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın güvenli, sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmesi için hep birlikte çalışıyoruz. Çocuk haklarının korunması, sadece bugünün değil, yarının dünyasına da yapılan bir yatırımdır.” dedi.
Mudanya Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Gıyasettin BİNGÖL, çocuk haklarının akademik ve toplumsal iş birliğiyle desteklenmesi gerektiğini vurgularken, İl Müdürümüz Faruk UYSAL, sosyal hizmetlerin çocukların yaşamındaki önemine dikkat çekerek, “Çocuklarımızın geleceği için buradayız, onların sesi olmak ve haklarını savunmak hepimizin sorumluluğudur.” ifadelerini kullandı.
BUREV Dernek Başkanı Sinem UÇAR DENGE ise, çocuk haklarının toplumun her kesiminde içselleştirilmesi gerektiğini belirtti ve sivil toplum kuruluşlarının bu alandaki kritik rolüne değindi.
Çalıştay kapsamında, Uludağ Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pınar BAĞÇELİ KAHRAMAN, “Hak Temelli Çocuk Hakları Yaklaşımı” başlığı altında akademik perspektifler ve saha deneyimleriyle zenginleşen sunum ile katılımcılara önemli bilgiler aktardı.
“Her çocuğun hakkı, geleceğin anahtarıdır.” mottosuyla düzenlenen çalıştay, çocuk haklarının korunması ve geliştirilmesi için yeni iş birliklerine zemin hazırlarken, geleceğe dair umut dolu bir mesaj verdi.
Açılışta, çocuk haklarının yalnızca hukuki bir sorumluluk değil, vicdani bir yükümlülük olduğu bir kez daha hatırlatıldı.