Otizm, doğuştan gelişen, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen nörolojik tabanlı bir bozukluk olarak genellikle 3 yaşına kadar ortaya çıkarken, bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkilemektedir.
Sessiz, içine kapanık, nasılsa konuşur gibi bazı yanlış inanışlar ya da toplum tarafından farklı yaklaşımlar otizmli çocukların tanı ve tedavisinde gecikmelere yol açabilmektedir. Unutulmamalıdır ki Otizm, ne kadar erken yaşta tanınır ve uygun bir şekilde yönlendirilirse, tedavisinde de o kadar olumlu sonuçlar alınan bir spektrum bozukluğudur.
Çocuğunuzun sanki duymuyor gibi davranması, adıyla seslenince bakmaması, etrafındaki insanlara ilgi göstermemesi, göz teması kurmaması, ona bakıldığında veya karşısındaki ona güldüğünde karşılık vermemesi, ilgisini, sevincini paylaşmaması, diğer çocuklarla ilgilenmemesi ve oynamaması, 16 aylık olduğunda tek kelimeleri anlamlı olarak söyleyememesi, takıntılı ve tekrarlayıcı davranışlarının olması gibi durumlar otizm spektrum bozukluğunun uyarıcı belirtileridir.
Otizm tanısı genellikle 3 yaş sonrasına bırakılmakla birlikte daha erken dönemlerde de tanı almak mümkün olabilmektedir. Doğrudan tanı konulabilmesi ve otizm belirtilerinin tespit edilebiliyor olması, etkilenmekte olan çocuk ve ailenin gelecekteki yaşam kalitelerini yukarı çekebilecek gerekli çalışmaların bir an önce başlatılabilmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle, otizmin mümkün olan en erken dönemde fark edilmesi ve tanılanması büyük önem arz etmektedir.
Bu konudaki farkındalığın artırılması ile erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılması hedeflenmiştir. 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Gününün insanlarımızda farkındalık oluşturmasını temenni ediyorum.
Otizme bir eksiklik olarak değil, farklı bir yetenek olarak bakmaya çalışın. Farkındayım, farkında olun…
Bilgin ÖZBAŞ
Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü