Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü programında katılımcılara hitap etti.
Emine Erdoğan, "Mahrem alan, şiddetin uygulanmasına zemin olduğu anda, insan hakları ihlali başlamış demektir. Böylesi bir durumda mahremiyet ortadan kalkar. Söz konusu olan şiddetse kol kırıldığında yen içinde kalamaz." dedi.
Şiddetin, kime ve ne şekilde uygulandığı fark etmeksizin, toplumların ruhunda peyda olmuş kötü huylu bir tümör olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, "İnsanlığı zehirleyen bu habis urun, kökünden kazınması noktasında hepimiz canla başla mücadele etmeliyiz." ifadesini kullandı.
Birleşmiş Milletlerin (BM) hazırladığı rapora göre, dünyada her gün 137 kadının eşi ya da bir yakını tarafından öldürüldüğünü anımsatan Emine Erdoğan, "2017'de dünyada kasten öldürülen kadın sayısı 87 bindi. Bu kadınların 30 bini eşinin ya da bir yakınının saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. Ülkemizde de maalesef vicdanlarımıza hançer gibi saplanan, bizi insanlığımızdan utandıran elim vakalar yaşandı." diye konuştu
"Kadına Yönelik Şiddet Küresel Bir Sorun"
Polis Akademisi Başkanlığının raporuna göre, 2016 yılında 301, 2017'de 350 ve 2018'de ise 281 kadının yaşam hakkının elinden alındığı hatırlatan Emine Erdoğan, "Tek bir kadının dahi öldürülmesi, insanlığı haince sırtından bıçaklamaktır. Unutmayalım her bir can alındığında güneş öğle vakti batıyor. Yıldızlar, asılı oldukları yerlerden birer birer düşüyor. Ve her seferinde dünya biraz daha karanlığa gömülüyor." değerlendirmesinde bulundu.
Kadına yönelik şiddetin sadece fiziksel yönüyle değil, ekonomik ve psikolojik yönleriyle de ele alınması gerektiğine değinen Emine Erdoğan, hukuki düzenlemelerden kültürel normların yorumlanmasına kadar her alanda yapılması gerekenler olduğunu hatırlattı.
Her şeyden önce, kadına yönelik şiddetin eşler arası ya da aile arasındaki "mahrem alan" kavramıyla meşrulaştırılmasının önüne geçilmesi gerektiğini vurgulayan Emine Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sıfatları ne olursa olsun, insanlar hiçbir şekilde birbirlerinin sahipleri olamazlar. Erkekler kadınları mülk edinemezler. Üstünlük iddia edemezler. Kimsenin bir başkasının bedensel ve ruhsal bütünlüğünü zedeleyici eylemler gerçekleştirmeye hakkı yoktur. Kadın cinayetleri haberlerine dönüp baktığımızda, faillerin sebep olarak kıskançlık, namus, boşanmayı istememe gibi nedenler sıraladığını görüyoruz. Özellikle ahlakla ilişkilendirilmiş sebepler başı çekiyor. Unutmayalım ki ahlak insani bir fazilettir. Cinsiyetten bağımsızdır. Başkasının ahlakından sorumlu olmak kimsenin görev tanımı değildir. Tüm bu yanlışlar, biyolojik bir cinsiyet olan erkek olma halini, adeta bir erkeklik ideolojisine çeviriyor. Şiddet ve kaba kuvvet, erkek olmanın unsurlarından biri olarak görülüyor. Halbuki, erkek ya da kadın herkes, insan olmak için doğar."
“İslam, Kadın ve Erkeği Birbirine Yol Arkadaşı Kılar”
"Kadınların etrafına çevrilen çembere çeşitli meşrulaştırılmalar aransa da, bunların içinde en hazin olanı, dinin kaynak gösterilmesidir." ifadelerini kullanan Emine Erdoğan, "Kur'an-ı Kerim erkeklere değil tüm insanlığa indirilmiş bir kitaptır. Ahiret gününde her kul, bir birey olarak kendi amel defteriyle baş başa kalacaktır. Ve kimsenin cinsiyeti hafifletici bir sebep olarak görülmeyecektir." dedi.
Tek bir insanın öldürülmesini tüm insanlığın öldürülmesiyle bir tutan İslam dininin, kadın katliamlarının ve şiddetin kaynağı olarak işaret edilmesine asla tahammül gösterilemeyeceğini vurgulayan Emine Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu noktada, İslam'ın eşler arasındaki ilişkiyi ve aile hayatını düzenleyici tavsiyelerinin en doğru şekilde anlatılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. İslam, kadın ve erkeği birbirine yol arkadaşı kılar. Eşleri bir arada tutan muhabbettir. Tıpkı Peygamberimiz ve eşi Hazreti Hatice gibi. Aynı şekilde kadınlara yönelik çağ dışı gelenekler, medeniyet bakiyemizin lekelenmesi için araç haline getirilmeye çalışılmaktadır. Bilakis insani hasletlerimizi geri kazanmada, medeniyet havuzumuzdan beslenmeliyiz. Dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayacak derecede latif olan edep ve adab-ı muaşeret mirasımızı, yeniden hayatlarımızın merkezi haline getirmeliyiz. Edep ve adabın hem kadın hem de erkek için gerekli olduğunu unutmamalıyız."
"Bugün Kadınlar Haklarını Arayabiliyorlar"
Toplumda hızla kadına yönelik şiddetin arttığına dair bir algı olduğunu, bu algının, insanları kolektif olarak büyük bir karamsarlığa sürüklediğine dikkati çeken Emine Erdoğan, "Elbette rakamlar ortada. Fakat bu rakamlar, eskiden sessizliğe gömülen hadiselerin artık görünür olduğu şeklinde de okunmalıdır. Bugün kadınlar haklarını arayabiliyorlar. Kendilerine yönelik işlenen suçları utanıp gizlemiyorlar." dedi.
Şiddet gören kadınların, ilgili kurumlara başvurarak hak arama mücadelelerini sürdürdüğünü bildiren Emine Erdoğan, "Eskiden ölümle burun buruna gelen kadınlar dahi şiddet gördüğünü belgelemek için kurum kurum dolaşmak durumunda kalıyordu. Oysa 6284 sayılı kanun ile, sadece şikayetle dahi uzaklaştırma kararı aldırarak kendilerini ilk anda koruyabiliyorlar. Bu kesin çözüm olmamakla beraber, akut bir tedbirdir. Mal varlığına dahi tedbir konabilirken, can söz konusu olduğunda, hiçbir şey elbette riske edilemez." ifadelerini kullandı.
Birçok sivil toplum kuruluşunun, şiddete maruz kalan kadınlarla birlikte hareket ettiğine işaret eden Emine Erdoğan, "Toplumun her katmanında büyük bir hassasiyet var. Umuyorum ki bir gün gelecek ve hiçbir kadın korku terörü altında bir hayat sürmeyecek. Fakat o gün gelene kadar mücadelemizi sürdürmeli, toplumsal dönüşümü beraberinde getirecek adımları da atmalıyız. Lütfen bu noktada medya dilinin ne kadar önemli olduğunu göz ardı etmeyelim." dedi.
İnsanların, pasif olarak maruz kaldıkları imajların, farkında olmasalar da davranışlarını etki altına aldığının altını çizen Emine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Aynı şekilde filmlerde ve dizilerde, töre cinayetleri, kadınlara yönelik fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddet gibi eylemleri gerçekleştiren karakterlerin, evcilleştirildiğine şahitlik ediyoruz. Geçmişte yaşanan üzüntüler, dramatize edilerek, insanlık dışı işler için bahane haline getiriliyor. O nedenle, televizyon ve sinema sektöründeki kişilerin, ellerindeki gücün sorumluluğu üzerine çok iyi düşünmeleri gerekiyor. Buradan anne ve babalara da ayrıca seslenmek istiyorum. Lütfen evlatlarımızı yetiştirirken, cinsiyetlerine mahsus imtiyazları olduğuna inanmalarına müsaade etmeyin. Çocuklarımızın büyüme süreçlerinin nihai noktası insan olmaktır. Sevginin, bir yaşam iksiri olduğunu, hiçbir şekilde zarar vermenin kaynağı olamayacağını söyleyelim."
Emine Erdoğan sözlerine şu şekilde devam etti, "Şöyle durup bir doğum tarihlerimizi düşünecek olursak, belki aramızdan birçoğumuzun geçen yüzyılda doğduğumuzu fark edeceğiz. Hatırlarsanız yıl 2000 olduğunda, başka bir yüzyıla adım atmanın büyük sevincini yaşamıştık. Fakat bugün görüyoruz ki, yeni yüzyılın inşasında bazı alanlarda doğru tohumları ekmemişiz. Hepimizin en büyük vazifesi, medeniyeti geleceğe taşıyacak köprüler kurmaktır. Medeniyet karnesinde en yüksek olması gereken not ise kadın meselesidir. Kadınların güçlü, eğitimli ve güvende olduğu toplumlar, kendini geleceğe taşıyabilecektir. O nedenle, bugün ilan edilen seferberliği çok önemli buluyorum. Kadınları tüm yönleriyle güçlendirmenin, gelecekte önemli meyveler vereceğine inanıyorum. Anadolu'nun bilge ozanı Neşet Ertaş'ın şu sözünü hiçbir zaman unutmayalım, 'Kadın insandır, biz insanoğluyuz.' Bırakın kadınların bir damla kanının dökülmesini, bir damla gözyaşı dökmelerine dahi toleransımız yoktur."
Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk “Kadına yönelik şiddete karşı 'Mercan' seferberliği”ni başlattıklarını açıkladı. Selçuk, kadına yönelik şiddetin tüm dünyayı kapsayan önemli bir insan hakları sorunu olduğuna dikkat çekti.
Bakan Selçuk, "Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünyada her üç kadından biri yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmakta ve her 10 şiddet mağdurundan yalnızca biri kolluk birimlerine başvuruyor. Ülkemizde de durum küresel tablo ile benzerlik göstermekte. 6284 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilen kayıtlı olay sayısı; 2018 yılında 219 bin ve 2019 yılının ilk 9 ayında 140 bin olmuştur. Kolluk birimlerine başvuran mağdurların eğitim durumlarını incelediğimizde de, yüzde 86'sının lise ve altı düzeyde olduğunu görmekteyiz. Bu da bize kadına yönelik şiddetle mücadelede eğitimin önemini gösteriyor. Kadına yönelik şiddetin en uç noktasını ise, kadın cinayetleri oluşturmakta. İçişleri Bakanlığımız verilerine göre, 2019 yılında yaşam hakkı elinden alınan kadın sayımız 308. Maalesef, gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, dünyanın her ülkesinde kadın cinayetlerinin devam ettiğini görmekteyiz." dedi.
"Bizim Ortak Gayemiz; Tek Bir Kadınımızın Bile Şiddete Maruz Kalmaması ve Hayattan Koparılmamasıdır"
Şiddetle mücadele etme ve özellikle de kadın cinayetlerini önleme noktasında ulusal verileri, uluslararası verilerle doğru kıyas etmenin güvenilir kaynaklardan paylaşmanın kamuoyunun yanlış bilgilendirilmemesi açısından son derece önemli olduğuna vurgu yapan Selçuk, "2015 yılı Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre Brezilya'da bir milyon kadından 42 kadın cinayete kurban giderken, ABD'de bu rakam 21, Hindistan'da 19, Arjantin'de 13, Kore'de 9, Belçika'da ve Avustralya'da 8, İsrail'de 7 olarak gerçekleşmiş. Türkiye ise, Almanya, Finlandiya, İsviçre, Norveç, Hollanda, İspanya ve İsveç gibi ülkelerle birlikte 5-6 bandında yer almaktadır. Bizim ortak gayemiz, 'Kim bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur' ayeti ışığında, tek bir kadınımızın bile şiddete maruz kalmaması ve hayattan koparılmamasıdır." ifadelerini kullandı.
"6284 sayılı Kanun'un Yürürlüğe Girmesiyle Ciddi Bir Mesafe Kaydettik"
Bakan Selçuk; kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair çalışmaların 'Mevzuatın Etkin ve Doğru Uygulanması', 'Şiddet Mağdurlarının Kurumsal Hizmetlerle Korunması ve Desteklenmesi', 'Farkındalık Oluşturma ve Bilinç Yükseltme', 'Araştırma ve Veri Entegrasyonu' adı altında 4 ana başlıkta toplandığını belirterek şunları kaydetti:
"Yasal anlamda 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un yürürlüğe girmesiyle ciddi bir mesafe kaydettik. İkincil mevzuatlarla da oluşan yasal zeminin altını doldurduk. Önemli bir başka hizmetimiz de, açılan kamu davalarına Bakanlık olarak müdahil olup, hukuki süreci her safhada takip etmemiz. Yasalar nezdindeki hukuk anlayışı ile vicdanlardaki adalet anlayışının örtüşmediği durumlarda veya uygulama sorunlarını tespit ettiğimizde istinaf ve temyiz yollarına başvurmaktayız. Nitekim Emine Bulut davasında da sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alması amacıyla karar aleyhine istinaf yoluna başvurduk."
"Kamuoyundaki Yanlış Bir Algı da ŞÖNİM'lerin Sadece Kadınlara Hizmet Sunduğudur"
Kurumsal hizmet birimleri olan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin (ŞÖNİM) ve Kadın Konukevlerinin nicelik ve nitelik olarak kapasitesinin artırılmasına yönelik çalışmalara devam ettiklerini ifade eden Bakan Selçuk, "ŞÖNİM'ler bugün tüm illerimizde faaliyetlerini sürdürmekte. ŞÖNİM'ler, 2013 yılında faaliyete başladığında yaklaşık 19 bin 500 kişiye hizmet sunmuş iken 2019 yılında 137 bin kadın, 16 bin çocuk ve 8 bin erkek olmak üzere 161 bin kişiye hizmet sunmuştur. Kamuoyundaki yanlış bir algı da ŞÖNİM'lerin sadece kadınlara hizmet sunduğudur. Halbuki Bakanlığımızın temel amacı aileyi korumak olduğu için ŞÖNİM'lerde sadece kadınlara değil, görüldüğü üzere erkeklere ve çocuklara da kısaca tüm aile bireylerine yönelik koruyucu ve önleyici hizmetler sunulmaktadır." dedi.
Ayrıca Bakan Selçuk, "Konukevlerimizin sayısını da ihtiyaçlar doğrultusunda artırdık. 110'u Bakanlığımıza bağlı olmak üzere toplam 145 kadın konukevimiz, 3 bin 482 kapasite ile hizmet vermekte. Ekim 2019 tarihi itibariyle de 23 bini çocuk olmak üzere toplam 55 bin kişiye hizmet sunduk. Ayrıca, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarıyla imzaladığımız protokol kapsamında, elektronik izleme sistemi alt yapısı ve elektronik kelepçe cihazlarıyla şiddet uygulayanı ve şiddet mağdurunu birlikte takip ediyoruz. 6 ilde başladığımız pilot uygulamaya, 2019 yılında 9 ilimizi daha ekleyerek, toplam 15 ilde emniyet ve jandarma sorumluluk bölgelerinde yüksek can güvenliği riski olan mağdurlara yönelik elektronik kelepçe uygulamamıza devam ediyoruz. Kadınlarımızın, şiddet anında en yakın kolluk birimine en hızlı şekilde ulaşması için İçişleri Bakanlığımız tarafından geliştirilen KADES (Kadın Destek Sistemi) mobil uygulamasını desteklemekteyiz." dedi.
"İlk Defa 75 Maddelik Kapsamlı Bir Plan Üzerinde Çalıştık"
Kadına yönelik şiddetin tek bir kurumun müdahalesi ve gayretleri ile sona erdirilecek bir sorun olmadığına dikkat çeken Bakan Selçuk, bu alanda etkin ve sürdürülebilir çözümlerin ancak güçlü ve kararlı işbirlikleri ile mümkün olacağını belirterek, "Tüm kamu kurumları, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, akademi ve medya olarak ancak el ele verip tek yürek olursak başarılı olabiliriz. Bunun için de öncelikle ilke, anlayış ve yaklaşım beraberliğini sağlamak adına, Bakanlığımız, Adalet, İçişleri, Milli Eğitim, Sağlık Bakanlıklarımız ve Diyanet İşleri Başkanlığımız ile bir araya gelerek ilk defa 75 maddelik kapsamlı bir plan üzerinde çalıştık. Ve kararlılığımızın bir göstergesi olarak da 2020-2021 Koordinasyon Planımızı imza altına aldık. 6284 sayılı Kanun Uygulamasının Değerlendirilmesine Yönelik yeni bir araştırma yapacağız ve etki analizini değerlendireceğiz. Araştırma sonuçları ışığında, Kanuna ilişkin değişiklik önerileri ve alt düzenlemelere dair ortak çalışma yürütülecek. Adliyelerde 'adli destek birimleri' oluşturacağız. 6284 sayılı Kanuna ilişkin 'ihtisas mahkemeleri' görevlendirilecek." dedi.
"Şiddetle Mücadeleye Karşı Eğitimin Her Kademesinde Müfredatı Güncelleyeceğiz"
"ŞÖNİM'lerin ve kadın konukevlerinin kurumsal kapasitesini geliştirerek ihtisaslaşmalarını sağlayacağız." diyen Selçuk, "ASDEP gibi uygulamalarla, hanelerdeki kadına yönelik şiddet vakalarını daha çabuk tespit ederek, bireylerin sosyal hizmet modellerimizden yararlanmalarını sağlayacağız. Kadına yönelik şiddet olaylarına dair risk analiz modülü geliştireceğiz. Muhtarlarımızı sürece dahil ederek mahalle bazında önleyici ve koruyucu model ağımızı yaygınlaştıracağız. Sadece mağdurlara değil şiddet uygulayanlara yönelik de önleyici tedbirleri etkin şekilde uygulamayı hedefliyoruz. Öfke Kontrol Programları yürüteceğiz. Aile Danışmanlığını yaygınlaştıracağız. Aile Eğitim Programları, Evlilik Öncesi Eğitimleri ve Baba Okulu gibi programlarla rehberlik hizmeti vereceğiz. Şiddetle mücadeleye karşı eğitimin her kademesinde müfredatı güncelleyeceğiz. Çocuk İzlem Merkezlerinin niceliğini ve niteliğini artıracağız. Veri Entegrasyonu ve AR-GE çalışmalarına devam edeceğiz. Farkındalık artırma çalışmaları ile tüm vatandaşlarımıza yönelik eğitim çalışmalarına kesintisiz devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
Bakan Selçuk'tan Mercan Seferberliği'ne Destek Çağrısı
Herkesi "Mercan Seferberliği" projesine destek olmaya davet eden Bakan Selçuk konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
"Bugün itibariyle inşallah sizlerin de desteği ile adına Mercan dediğimiz bir yola çıkıyoruz. Bu seferberliğin adını niye Mercan olarak belirlediğimize gelirsek; kadınlar, yeryüzü atlasının mercanları, yani hayatın kaynağı, insanlığın akciğerleridir. Nasıl ki mercanlar okyanusların mimarlarıysa, kadınlar da yaşamı imar eden varlıklar aslında. Dolayısıyla kadına gelen her zarar, hayatı zedeliyor. Kadının incinmesi, insanlığın incinmesi demek. Kadının değer görmesi ise, ailenin ve toplumun yücelmesi demek. Biz, 'Mercan Seferberliği' ile kadına yönelik şiddetle mücadele etmekle beraber kadınlarımızın kendi hikayelerini yazabilmeleri için fırsatlar sunmayı, annelik rolünü güçlendirecek politikalar geliştirmeyi, karar alma mekanizmalarında daha fazla yer almalarını sağlamayı, sosyoekonomik açıdan güçlenmelerini desteklemeyi hedefliyoruz."
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'a "Mercan Seferberliği"nin simgesi olarak mercan rozeti takdim etti.
Törene, Cumhurbaşkanlığı Yardımcısı Fuat Oktay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Bakanlığımız Bürokratları ve Personeli ile Genel Müdürümüz Tekin de katıldılar.