…
25 Kasım 2020, Çarşamba ANKARA

Kadına Yönelik Şiddet, Küresel Bir Pandemidir


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla "Şiddetle Mücadelede Televizyon Dizilerinin Rolü" konulu video konferansta konuştu.

Bakanlığımızca düzenlenen konferansa video mesajla katılan Erdoğan, programa katılan herkesin "kadına yönelik şiddet" denilen insanlık suçu ile mücadelede tek yürek olduğunu belirtti. Emine Erdoğan, "Kadına yönelik şiddet, sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde karşımıza çıkan büyük bir yaradır. Aslında bir anlamda küresel bir pandemidir." diye konuştu.

Şiddet gören tek bir kadın dahi olsa verilmesi gereken mücadelenin aynı olması gerektiğinin altını çizen Emine Erdoğan, "Bir kadına kalkan el, hepimize kalkıyor. Bir kadından dökülen bir damla kan, bizim de damarlarımızı boşaltıyor. O yüzden kadın ve şiddet kelimelerinin yan yana geldiği cümleler, sonsuza kadar ortadan kalkmadıkça huzurumuz tam olamaz. Bu sorunla mücadelede dur durak bilmeden çalışmak durumundayız. Daha da önemlisi, topyekun bir mücadele vermeliyiz. Devlet, sivil toplum, medya ve diğer tüm paydaşların bu mücadelede yerini alması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Emine Erdoğan, programa katılan oyuncu, yazar ve akademisyenlere, "Sizlerin ağzından, kaleminden dökülecek en ufak bir sözün, göstereceğiniz örnekliğin değerine paha biçilemez. Dolayısıyla istedik ki medyanın ve bilhassa televizyon dizilerinin şiddetle mücadelede etkin bir araç haline gelmesi için ortak bir akıl oluşturalım." diye seslendi.

"Medya Dilinin, Filmlerde ve Dizilerde Kullanılan Temaların Şiddeti Besleyen Bir Yanı Var"

Türkiye'de günlük ortalama 3 saat 34 dakika izlenen ve tüm dünyada en etkili iletişim aracı olan televizyonun, çıktığı ilk dönemlerde hayattan kareler ve haberler paylaşan bir araçken şimdi toplumun düşünüş ve yaşayış biçimini belirleyen hakim bir güç haline geldiğine işaret eden Emine Erdoğan, "Bu kadar güçlü olması, olgunluk kazandığı anlamına gelmiyor. Siz de takdir edersiniz ki medya dilinin, filmlerde ve dizilerde kullanılan temaların maalesef şiddeti besleyen bir yanı var. Araştırmalar, televizyon yayınlarında sergilenen şiddetin, davranış bozukluğuna yol açtığını ve şiddeti özendirdiğini açıkça ortaya koyuyor. Haber başlıklarında kullanılan, 'öfkelenen koca, cinnet geçiren eş' gibi ifadeler, aslında işlenen suça peşinen bahane sunuyor. Daha çok ilgi çekiyor diye şiddet ve korku ön plana çıkartılıyor. Ne olur insanlık onurunu reytinge kurban etmeyelim. Katiller, mafya babaları, zorbalar rol model gibi lanse edilmesin" dedi.

Emine Erdoğan, hayatın içinde bunların da var olduğunu ve görmezden gelip, steril bir kurgu dünyası oluşturulamayacağını da kaydederek "Zaten, her şey zıddıyla kaimdir. Gece olmadan gündüzün aydınlığı zahir olmaz ama unutmayalım ki gündüzün geceden çok daha uzun sürdüğü günler vardır. Biz insanlık hallerini anlatırken insanın karanlık yönleri yerine iyiliği ve güzelliği merkeze alabiliriz. Hikayelerimizde kötü olanı da işleyebilir ama kötü olanı süsleyip bunlara popüler anlamlar yüklemekten vazgeçebiliriz. Kadına şiddetin komedisini yapmak, uygulanan şiddeti kahkaha efektleriyle vermek, insanları şiddete güler hale getiriyor. Eğlendirmek adına şiddeti normal kılan ve evcilleştiren yaklaşımlar, insanların ruh dünyalarını daha da çoraklaştırıyor." değerlendirmesini yaptı.

"Şiddetin Tırnak İçinde 'Estetik' Bir Anlatım Kazanması Maalesef Revaçta"

Yaşanan şiddet olaylarında insanların maruz kaldığı imajların etkisinin inkar edilemez bir gerçek olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, "Üzülerek söylüyorum ki şiddetin tırnak içinde 'estetik' bir anlatım kazanması maalesef revaçta." dedi.

Erdoğan, karakterlerin izleyici dünyasındaki önemine dikkati çekerek kullanılan aksesuardan saç modellerine, mimiklere kadar birçok şeyin moda haline gelip pazarlama unsuru yapıldığını söyledi. Emine Erdoğan, bunun hem yapıcı hem de yıkıcı etkisi olan büyük bir güç olduğunun farkında olunması gerektiğinin altını çizdi. Pek çok şeyin masumiyetini kaybettiği bu çağda, medya, televizyon ve sinema gibi araçları toplumun yararına kullanmanın ellerinde olduğuna işaret eden Emine Erdoğan, "Ülkemiz, Amerika'dan sonra dünyada en çok dizi ihraç eden ülke konumunda. Gelin biz bu dizilerle tüm dünyaya merhameti, sevgiyi ve insani değerleri ihraç edelim. Bilhassa aileyi merkeze alan, medeniyet değerlerimizle örtüşen prodüksiyonlara hasret olduğumuzu ifade etmek istiyorum." diye konuştu.

"İlham Veren Hikayelere ve Kahramanlara Her Zaman İhtiyacımız Var"

Emine Erdoğan, ailenin "toplumların görünmez kaleleri" olduğuna dikkati çekerek bir toplumun aile bütünlüğü tamsa, değerleri etrafında kenetlenmişse o toplumu kimsenin yıkamayacağını söyledi. İnsanın hayat yolculuğunun gerçekten çok zorlu olduğuna vurgu yapan Emine Erdoğan, "Bu zorlukların altından kalkmak için ilham veren hikayelere ve kahramanlara her zaman ihtiyacımız var. O zaman nasıl kahramanlar üreteceğimiz, tamamen bir tercih meselesi haline geliyor. Belki de delikanlı olan belinde silah taşıyan değil, sokak hayvanlarına mama taşıyan adamdır. Makbul olan caddelerde arabasıyla yarış yapan değil, sabahın ilk ışıklarına kadar çalışan bilim insanıdır. İlham veren, evini terk eden isyankar gencin şöhret yolculuğu değil, ücra bir köyün çocuklarına ilim taşımak için yola çıkan genç öğretmenin yolculuğudur. Güçlü erkek, gücü kadına yeten değil, sevgisiyle ailesine güç olandır" ifadelerine yer verdi. Emine Erdoğan, toplumsal barışa ve huzura katkı sunan yapımlar beklediğini ifade ederek toplantının verimli geçmesi temennisinde bulundu.

Bakan Selçuk "Şiddetle Mücadelede Televizyon Dizilerinin Rolü" programında konuştu:

“Her Daim Diyoruz ki Kadına Şiddet İnsanlığa İhanettir”

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da programda bir konuşma gerçekleştirdi.

Her zaman milli ve manevi değerlerine sahip çıkan bir medeniyetin temsilcileri olduklarını söylediklerini anlatan Selçuk, sevgi ve merhametin de mihenk taşı olduğu bu medeniyet anlayışında insanı her daim yaratılmışların en şereflisi olarak gördüklerini ifade etti.

Buna karşın dünyada her 3 kadından 1'inin yaşamının bir döneminde şiddete maruz kaldığını dile getiren Selçuk, önemli bir insan hakkı ihlali olan kadına yönelik şiddetin hiçbir coğrafi sınır tanımaksızın dünyanın her yerinde görülebilir bir sorun olduğunu vurguladı. Bunun, bireylerin, ailelerin ve toplum refahının önünde ciddi bir engel oluşturduğunu aktaran Selçuk, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de vuku bulan şiddet olaylarından tarif edilemeyecek derecede üzüntü duyduklarını söyledi.

Bakan Selçuk, "Bu menfur hadiseler karşısında inanıyoruz ki hiçbir vicdan sahibi insanın sessiz kalabilmesi mümkün değil. Bizim devlet olarak, hükümet olarak duruşumuz da tavrımız da dün olduğu gibi bugün de son derece net. Her daim diyoruz ki, kadına şiddet insanlığa ihanettir. Bu konunun her türlü ideolojik bakış açısının, siyasi değerlendirmenin dışında ve üstünde tutulması gerektiğine de inanıyoruz." diye konuştu.

Kadına yönelik şiddet konusunun, toplumun tüm kesimlerinin katkısı ile ortak ve kararlı bir mücadele gerektiren çok katmanlı bir sorun olduğunu belirten Selçuk, bu nedenle de çözüme giden yolda sorunun tüm yönleriyle tüm paydaşlarıyla ve toplumun tüm kesimleriyle beraber ele alınması gerektiğine inandıklarını kaydetti.

Kadına yönelik şiddetin sadece kamu kurum ve kuruluşların gayretleriyle çözüme ulaştırılabilecek bir konu olmadığının altını çizen Selçuk, mücadelenin gerçek başarıya ulaşabilmesi için çok yönlü, disiplinler arası ve bütüncül bir yaklaşımla hareket edilmesi gerektiğini bildirdi. Bu nedenle hem akademinin hem medyanın hem sivil toplum kuruluşlarının ve bütün kamu kuruluşlarının etkin katılımının sağlanması, toplumsal duyarlılık ve farkındalığın da bu noktada artırılması gereğine işaret eden Selçuk, güvenlikten adalete, sosyal hizmetlerden sağlığa kadar tüm tarafların önleme, koruma, cezalandırma ve politika boyutlarıyla sürecin içinde yer almasının hayati önem taşıdığını vurguladı.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede Bakanlık olarak kamu kurum ve kuruluşları arasında koordinasyonu üstlendiklerini aktaran Selçuk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şiddete karşı sıfır tolerans vizyonu çerçevesinde de devletin tüm kurallarıyla eşgüdüm içinde topyekun bir mücadele yürüttüğünü dile getirdi.

"4'üncü Eylem Planımız Uygulamaya Geçecek"

Bakan Selçuk, 2006'dan bu yana 5 yıllık dönemler halinde eylem planları hazırlayıp uyguladıklarını hatırlatarak, "2021-2025 yıllarını da kapsayacak şekilde 4'üncü eylem planımız uygulamaya geçecek" dedi. Selçuk, bu çalışmaların her ilin özel ihtiyaçlarına göre izlendiğini ve değerlendirildiğini de söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan öncülüğünde geçen yıl kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda bir koordinasyon planı oluşturduklarını, 75 faaliyetin bulunduğu bu planda Adalet, İçişleri, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ile Diyanet İşleri Başkanlığının da yer aldığını anlatan Selçuk, "Şu anda bütün illerimizde şiddeti önleme ve izleme merkezlerimiz var. Ayrıca 146 kadın konukevimizde hizmet sunmaya devam ediyoruz. 353 sosyal hizmet merkezimizde şiddetle mücadele irtibat noktaları oluşturduk. Böylelikle kurumsal yapılandırmada ilçe düzeyine de yaygınlaştırdık" ifadelerini kullandı.

ALO 183 Sosyal Destek Hattı ile 7 gün 24 saat, ücretsiz olarak psikolojik ve hukuki rehberlik hizmeti sunduklarını da dile getiren Selçuk, İçişleri Bakanlığı ile Kadın Destek Sistemi (KADES) mobil uygulamasının hayata geçirildiğini söyledi.

Elektronik kelepçe cihazlarının kullanıldığı sistem konusunda Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile çalıştıklarını belirten Selçuk, "Şu anda elektronik kelepçe uygulamamız 15 ilde şiddet uygulayan ve şiddet mağdurunu birlikte takip edebildiğimiz bir sistem devam etmekte." diye konuştu.

Risk Analiz ve Yönetim Modülüne de çok önem verdiklerini söyleyen Selçuk, sadece kurumların, birimlerin niceliğini artırmak değil aynı zamanda etkin müdahalenin niteliğini artırmak için de çalıştıklarını dile getirdi. Selçuk, 18 ildeki pilot uygulamayı gelecek yıl 81 ilde yaygınlaştırmayı planladıklarını bildirdi.

Aile Bilgi Sistemindeki veri entegrasyonunu da tamamladıklarını ifade eden Selçuk, bütün kamu kurumlarının özellikle 6284 sayılı Kanun'a istinaden alınan bütün kararlara dair veri entegrasyonunun da tamamlanmış olduğunu söyledi.

Bu konuda toplumsal farkındalığı artırmanın önemine dikkati çeken Selçuk, bütün kamu ve kurumların çalışanlarına eğitimler verildiğini, şu ana kadar 1,3 milyonu er ve erbaş olmak üzere toplamda yaklaşık 2 milyon kişiye de farkındalık eğitimleri verildiğini kaydetti.

"Televizyonlarda Yansıtılanlar, Medyadaki Yayınlar Çerçevesinde Gerçeklik Algımız Oluşuyor"

Televizyonun kısa süre içinde hem bir kitle iletişim aracı hem de kültürel bir olgu olarak hayatın ve evin merkezine yerleştiğini belirten Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Diziler de aslında ailemizin bir üyesi oldular. Dolayısıyla normal kendi çekirdek ailelerimiz dışında artık dizilerdeki karakterler var. Sevdiğimiz veya sevmediğimiz bütün karakterlerle beraber seviniyor ve hüzünleniyoruz. Biz de o yüzden bu sene kamu spotunda sevdiğimiz karakterler, kahramanlar üzerinden bir kamu spotunu tercih ettik. Çünkü bizlerin yaşamını etkiliyor, şiddete olan yaklaşımlarımızı da etkiliyor. Bu konuda akademisyenlerimiz eminim ki daha teorik bilgiler vereceklerdir ama şu anda televizyonlarda yansıtılanlar, medyadaki yayınlar çerçevesinde aslında gerçeklik algımız oluşuyor. Dolayısıyla da ekranda bize yansıyan tüm duygu, düşünce ve davranışların hem bireylerimiz hem ailelerimiz ve hem de toplum üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olduğunu yadsımadan çözümler bulabilmemiz lazım."

Medya ve televizyon sektörünün toplumun kültürel ve sosyal yapısını, toplumsal yargılarını olumlu ve olumsuz yönde pekiştirecek bir güce sahip olduğunu ifade eden Selçuk, bu toplantıda şeffaflık içerisinde kadına yönelik şiddetle mücadelede neler yapılabileceğini ve kadına yönelik şiddeti televizyon ekranlarında yansıtırken oluşabilecek negatif etkilerden toplumun nasıl korunacağını konuşmak istediklerini söyledi.

“Şiddet Televizyonlarda Daha Fazla Temsil Edildikçe, Şiddete Karşı Olan Duyarlılığımızı Kaybediyoruz"

Bu konuda çalışmalar yaptıklarını dile getiren Selçuk, "Çalışmalarda bizim görebildiğimiz kadarıyla en önemli nokta, şiddet televizyonlarda daha fazla temsil edildikçe, şiddete karşı olan duyarlılığımızı kaybediyoruz. Bu konuda farkındalığımız da normalleşerek rutinleşiyor. Dolayısıyla daha yüksek bir eşikle şiddetin dozu verilmek zorunda kalıyor. Bu konuda mutlaka siz değerli yapımcılarımızın, senaristlerimizin, oyuncularımızın da söyleyecekleri vardır." ifadelerini kullandı.

Kadınların dizilerde nasıl temsil edildiğinin önemine de işaret eden Selçuk, "Kadınlarımızın daha edilgen bir şekilde, daha güçsüz, daha mağdur bir şekilde temsil edildiğini de görmekteyiz. Bunun dışında artık hem şiddeti yansıtmak noktasında hem de kadınları temsil etmek noktasında çok iyi örnekler de oluşmaya başladı. Biz bunları da takdirle izlemekteyiz." dedi.

Bugünkü görüşmenin temel amacının, bunları beraberce şekillendirebilmek ve bir yol haritası oluşturabilmek olduğunu ifade eden Selçuk, bu çalışmayı ilk önce televizyonlarla başlayan bir seri dizi olarak düşündüklerini dile getirdi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un desteğine teşekkür eden Selçuk, ilerleyen dönemde RTÜK ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile görüşmeleri sürdüreceklerini bildirdi.

Bakan Selçuk, "Bugün burada olduğunuz için çok mutluyuz. Sizlerle beraber bu şiddet sarmalını, şiddet zincirini kırabileceğimize inanıyoruz. Toplumda bu konudaki farkındalığı artırabileceğimize inanıyoruz. Sayılar, veriler vermek istemiyorum çünkü bizim için her can kıymetli ve bir tek canımızı bile kaybetmemek için üzerimize ne düşerse hep beraber yapmamız gerektiğine inanıyorum." diye konuştu.

Bakan Zehra Zümrüt Selçuk, bu konuda kendilerine yol gösteren, öncülük eden başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlara, akademisyenlere, yapımcılara ve oyunculara teşekkür ederek sözlerini tamamladı.

 “Psikolojik Destekler ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Mağdurların Yanında”

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, programda yaptığı konuşmada kadına yönelik şiddetin vicdanları kanatmaya, toplumsal ve bireysel psikolojiyi olumsuz şekilde etkilemeye devam ettiğini belirtti. Ersoy, bu olayların hukuk, eğitim, aile, toplum gibi farklı başlıklar altında değerlendirilerek, alınan önlem, değişim ve iyileştirmelerle önüne geçilmesi için adımlar atıldığını söyledi.

Sosyal ve psikolojik destekler ile devletin, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın mağdurların yanında olduğunu vurgulayan Ersoy, "Ancak şiddetin her türlüsü bir gündem maddesi olmaktan çıkana kadar başarılı olduğumuz yorumunu yapmayacağımızı da belirtmek isterim." diye konuştu.

Ersoy, Bakanlık olarak kültür-sanat adı altında üretilen, bu ciddi soruna karşın şiddeti adeta normalleştiren, halkın da "Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, baskı veya istismar içeren yayın" şeklinde tepki ve şikayet alan yapım ve eserleri, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üzerinden takip ettiklerini dile getirdi.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'a, Bakanlık çalışanlarına üretilen politikalar ve hayata geçirilen uygulamalar dolayısıyla şükranlarını sunan ve kendi sorumluluk alanında halkın nabzını tutan RTÜK'e de teşekkür eden Ersoy, "İnşallah birlikte, ortak akıl ve vicdana ses vererek bu sorunların üstesinden gelecek, sağlıklı bir toplumu inşa etmeyi başaracağız." dedi.

Programa, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Fecir Alptekin, Cumhurbaşkanı Danışmanı Hümeyra Şahin, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un eşi Pervin Ersoy, Kadının Statüsü Genel Müdürü Gülser Ustaoğlu, yapımcılar Kerem Çatay, Şükrü Avşar, Birol Güven, Onur Güvenatam, Süreyya Yaşar Önal, psikiyatrist ve yazar Dr. Gülseren Budayıcıoğlu, senarist Nilüfer Aydın Özçelik, tiyatro, sinema ve dizi oyuncuları Gülsüm Alkan, Hakan Boyav, Eser Eyüboğlu, Hatice Şendil, Esin Gündoğdu, Seray Gözler, Hasan Kaçan, Merve Erdoğan, Ayşen İnci, Mehtap Bayri, Kutsi Karadoğan, Bahadır Yenişehirlioğlu, Ege Aydan, Ayça Varlıer, Sera Tokdemir, Cem Uçan, Gülsim Ali İlhan, gazeteciler Ece Üner, Hakan Çelik, Murat Saygı, Nazlı Çelik, Nermin Yurteri, Ayşe Böhürler, Gülcan Tezcan, Aslı Çini, Okan Müderrisoğlu, Ceyda Ulukaya, Cemil Yavuz, Psikiyatrist Dr. Kemal Sayar, Psikolog Acar Baltaş, akademisyenler Prof. Dr. Ali Murat Vural, Alev Erkilet, Aliye Mavili Aktaş ve davetliler katıldı.