Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya Yanık, TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Toplantısına Katıldı
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya Yanık, 84 milyonun kendini güven içinde hissedeceği bir topluma hizmet etmeyi amaçladıklarını vurgulayarak, “Sosyal medya platformlarında paylaşılan bir içeriğin 10 saniyede dünyanın her tarafında görüntülenmesi mümkün haldedir. Zararlı içeriklerin çocuklara aynı hızla eriştiğini düşündüğümüzde bundan rahatsız olmamak mümkün değil. Sosyal medyada da insanların kişilik hak ve özgürlüklerinin olduğu, buralarda da kişilik haklarının ihlal edilmemesi gerektiği, buralarda da insanların ifade özgürlüğünün korunması ama ifade özgürlüğünün sınırlarının da çizilmesi gerektiği unutulmamalıdır” dedi.
Bakan Derya Yanık, AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman başkanlığında toplanan TBMM Dijital Mecralar Komisyonu toplantısına katıldı. Bakan Yanık, komisyonda yaptığı sunumda, dijital mecralar alanının gelinen noktada önemli bir fırsat olduğunu, ancak her fırsat başlığının bir de tehdit ve risk tarafının olduğunu söyledi.
Bakanlık olarak dijital mecralar alanını hem tehditler hem de fırsatlar bakımından değerlendirdiklerini ifade eden Yanık, "Bizim dijital medyanın ya da dijital ağların varlığını inkar etme gibi bir lüksümüz yok. Realite olarak hayatımızın tam ortasında duruyor. Dolayısıyla bu realiteyi çocukların, kadınların, ailenin faydasına nasıl kullanırız, nasıl tehlikesiz kılarız bunun çalışmasını yapmamız gerekiyor. Bizim yaklaşımımız fırsatları kullanalım, tehditler bakımından risk gruplarını koruyalım şeklindedir." diye konuştu.
Yanık, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de internet kullanıcı sayısının hızlı bir şekilde arttığını, kadınlar ölçeğinde bakıldığında 2004 yılında internet kullanımının yüzde 12,1 iken 2021 itibarıyla yüzde 77,5'e yükseldiğini anımsattı. Bu oranın erkeklerde ise 2004'te yüzde 25,7 iken 2021 yılında yüzde 87,1'e yükseldiğini vurgulayan Yanık, meselenin ne kadar önemli ve ciddiye alınması gerektiği gerçeğinin karşılarına çıktığını dile getirdi.
Teknoloji ve internetin barındırdığı riskleri gidermeye çalışırken, bu araçların doğru kullanımının bilgisini verme noktasında hedef gruplara yönelik çalışmalarının titizlikle sürdüğüne işaret eden Yanık, şunları kaydetti:
"Koruyucu, önleyici hizmetler kapsamında eğitim ve farkındalık çalışmaları yapıyoruz. Çocuklarımızın dijital risklerden korunması amacıyla özellikle bakanlığımıza bağlı özel kreş ve gündüz bakım evlerinden hizmet alan ebeveynler ile kreş ve bakımevi çalışanlarına, bilişim teknolojileri ve internetin bilinçli kullanımı başlıklı eğitimler düzenledik ve bu eğitimler uzun yıllardır devam ediyor. Risk gruplarına verilen eğitimlerde madde bağımlılığı kadar çocuk ve gençler üzerinde yıkıcı etkisi olabilen, bugünden sonra artık bir dijital bağımlılık meselesini de gündemimize alıp bununla alakalı çalışma yapma gerçeğinin de farkındayız.
Bununla ilgili çalışmalarımızı yürütüyoruz. Sosyal medya çalışma grubumuz ile 7 gün 24 saat esasına dayalı bir faaliyetimiz de mevcut. Burada yapılan tespitler üzerine müdahale sürecinde BTK, Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ve RTÜK bu anlamdaki en önemli paydaşlarımızdandır. 2019 yılından bu yana bin 519 içeriğe müdahale etmişiz. Kurumlar arası iş birliğiyle çocuklar için zararlı olabilecek içeriklere müdahale ediliyor. Burada çocuğun gelişimini olumsuz etkileme, kişisel bilgilerin ifşası, istismar edildiği içerikler, ikincil örselenmesine sebep olabilecek içerikler ve çocuğun unutulma hakkının ihlali gibi başlıkları özellikle takip ediyor ve bu konudaki çalışmaları yürütüyoruz."
"Ebeveynin çocuğu bir ticari ürün gibi pazarladığı sayfalar var"
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Yanık, 84 milyonun kendini güven içinde hissedeceği, mutlu, refah içerisinde yaşayacağı bir topluma hizmet etmeyi amaçladıklarını vurguladı. Bakanlık olarak çocuklar ve kadınlar noktasında kendilerini rahatsız eden bazı durumların var olduğuna değinen Yanık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sosyal medya platformlarında paylaşılan bir içeriğin 10 saniyede dünyanın her tarafında görüntülenmesi mümkün haldedir. Dolayısıyla erişimin hızı ve imkanı çok kolay. Zararlı içeriklerin çocuklara aynı hızla eriştiğini düşündüğümüzde bundan rahatsız olmamak ve bunun kaygısını duymamak mümkün değil. Sosyal medya platformları bütün hukuk normlarında, bütün kurallardan azade herkesin adeta bir agora meydanı gibi kullanabileceği platform olarak yorumlanıyor. Böyle olmadığı çok açık. Sosyal medyada da insanların kişilik hak ve özgürlüklerinin, kişilik haklarının olduğu, buralarda da kişilik haklarının ihlal edilmemesi gerektiği, buralarda da temel hak ve özgürlüklerin korunması gerektiği, buralarda da insanların ifade özgürlüğünün korunması ama ifade özgürlüğünün sınırlarının da çizilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Biz çocuklarla ve kadına yönelik şiddet, kadın haklarının korunması, kadınların güçlendirilmesi, kadınların sosyal, siyasal, ekonomik hayata katılımı gibi temel meselelerde geleceğe bir dil bırakma kaygısıyla hareket ediyor, yaptırım uygulama hakkına sahip kuruluşları harekete geçiriyoruz. Son zamanlarda ebeveynin çocuğu bir ticari ürün gibi pazarladığı sayfalar var. Bu bir istismardır, en iyi ihtimalle ihmaldir. Birini yakalıyoruz, kapattırıyoruz 10 dakika sonra yeni sayfa açıp paylaşımlarına devam ediyor. Burada asıl mesele bir farkındalık oluşturmak. Toplumun çocuğa, insana bakışını, bu anlamda yeni araçları nasıl kullanması gerektiği bilgisine sahip olması gerekiyor."